4/10/2014
Marakeş Gezilecek Yerler
Sabah kahvaltıda, çalıştıkları tur firmasının görevlisinin geleceğini söyledi otel görevlileri, bekledik onunla biraz konuşabilmek için. Bizim niyetlendiğimiz, Merzouga’da çöl konaklaması yapıp, oradan Fes’e geçebileceğimiz şekildeki turlar ancak özel olursa oluyor ve kişi başı 250 avroyu gözden çıkarmak gerekiyor. Merzouga’dan otobüse binmek bir alternatif ama otobüs biletimiz elimizde olmadan böyle bir maceraya atılmayız geliş macerası sonrası. Merzouga’ya gidip tekrar Marrakech’e dönen turlar kişi başı 100 avro civarı ama onda da gün kaybedeceğiz. Essaouira’ya günü birlik tur, Zagora’da bir gecelik çöl turu ve Merzouga’da 2 gecelik tur fiyatlarını ve firmanın kredi kartı ile ödeme kabul edemeyeceğini öğrenip (bayram nedeniyle ofis kapalıymış) otelden ayrıldık.
Otel çıkışı sokakların fotoğraflarını çekmeyi de ihmal etmedik, geri dönüşte ihtiyaç olabilir düşüncesiyle. Medina’nın içerisinde dükkanlar da birbirlerine son derece benziyor. Ufak boyutlu dükkanların içerisine müşteri alınmıyor. Bakkal, terzi, baharatçı hepsi malzemesini içeri yığıyor, girişe bir tezgah koyuyor, siparişleri oradan sunuyor. Hindistan’ı anımsattı bana bu usül, orada dükkan içerisinde koridor oluyordu müşteriler için, gerisi yüksekçe platform oluyordu. Bağdaş kurmuş satıcılar platformda müşteri ile göz hizasında oluyorlardı.
Medresa Bin Youssef
İlk durağımız Bin Youssef Medresesi oldu. Rehber kitabımızın anlattığına göre 14üncü yüzyılda yapılıp, 16ncı yüzyılda restore edilen medrese 1720 metrekareymiş ve 900 öğrenciye eğitim verilebiliyormuş. Mağribi mimarisine sahip. Kuzey Afrika müslümanlarına “mağrib” (moorish) deniyor. Endülüs devleti döneminde bugünkü İspanya ve Portekiz’in de bir kısmında da hüküm sürdükleri için oralarda da eserler bırakmışlar.
İnce taş işçiliği ve kakmaları ile dikkat çeken binada ahşap malzeme de bolca kullanılmış, özellikle tavanlarda ve muhteşem kapılarda. Tanzanya seyahatimizde, özellikle Zanzibar’da kapıların muhteşem olduğu söyleniyordu. Bu seyahatimiz ilerleyen günlerinde Fas’ın bu konuda eline zor su dökülebileceğine karar verdik, ilk örnekleri de burada idi.
Marrakech Müzesi
Medrese ile sırt sırta diyebilirim müze için, ikisine tek bilet alınabiliyor, kişi başı 60 dirhem. Açıkçası müzede sergilenenler değil, binanın kendisi dikkat çekici. Sergide bir grup eski eşya var, kıyafetler, paralar ve benzeri. Bir de yerel bazı sanatçıların modern çalışmaları, resimler, kakmalar, heykeller. Ancak bina detaylı incelenmeyi hak ediyor, ki zaten orta avluya girdiğiniz anda, özellikle tavana asılı avize benzeri, bakır görünümlü dev şahesere takılıyorsunuz.
Bina 19uncu yüzyılın sonlarında yapılmış, tipik bir mağrib yapısının saray olmak üzere yapılmış olanı. Tavanlardaki ahşap süslemeler, duvarlardaki kakmalar, yerler, pencerelerdeki demirler hepsini çok beğendik. Medrese de son derece süslü ama bu bina ondan üç yüzyıl sonra yapılmış sonuç olarak.
Medina’nın Dar Sokakları
Müze çıkışı kentin sokaklarında biraz kaybolmaya karar verdik. Müze çıkışı hediyelik eşyalar satan dükkanlar vardı, biz ilerledikçe yoğunluk, dükkanlar ve turistler azaldı. Artık gezgin hissi midir nedir, içimden bir ses devam etmemi söyledi, iyi ki de öyle yapmış.
Bayram Fas’da Türkiye’den bir gün sonra başlıyor, burada arife günü. Bizim yöneldiğimiz taraf da insanların bayram alışverişlerini yaptıkları pazara gidiyormuş. Fas keşmekeşini tam olarak burada yaşadık, hınca hınç insan, satış tezgahları, motosikletler, at arabaları, koyun taşıyanlar. Zaman zaman trafiğin açılmasını beklemek durumunda kaldık duvar kenarlarında. Hayatımızda gördüğümüz en yeşil naneleri gördük. Sebze açısından pek zengin değil, farklı çeşit patatesler var, patlıcanlar ufacık, biberler neredeyse adetle satılacak. Zeytinler ise son derece iştah açıcı.
Souk’lar
Pazardan ayrılıp, haritaya başvurup ‘souk’lara yöneldik. Souk kelimesi sokak kelimesi ile aynı kökene dayanıyormuş, çarşı anlamı var diyebilirim. Satılanlara göre özelleşiyor, kemeraltı gibi. Baharatçılar bir souk oluşturuyor, dericiler, metal işlemeciler, ayakkabıcılar ayrı ayrı yerlere odaklanıyor. Sokaklar hep dar.
Arada bir yerde para da bozdurduk ama pek alışveriş yapasımız gelmedi. Kıyamet meydanına (Jemaa el-Fna) kadar çarşıların içlerinden yürüdük. Öğle vakti meydan pek hareketli değil, bir restoranda çorba, tajin ve kuskus ile tanıştık (150 dirhem), nane çayı ile de, yemeklere ayrıca teferruatlı değineceğim.
Dar Si Said Müzesi
Enerji depoladıktan sonra Dar Si Said müzesine yöneldik. Bilet görevlisi parayı alıp bilet kesmeyerek kendisine çalıştı. (elimde bilet yok ve giriş ücretini hatırlamıyorum). Marrakech müzesine benzer şekilde burada da hem sanat eserleri hem eski eşyalar sergileniyor. Endülüs ya da mağribi mimarisi örneklerinden olan bina Marrakech müzesi ve medrese üzerine son derece sade görünümde, aynı tip taş işçiliği, kakmalar burada da var ancak daha az yoğunlukta.
Binanın en güzel bölümü ferah, yeşil avlusuydu. Üst kata çıkınca süslemeler artıyor. Açıkçası vaktiniz sınırlı ise bu durağı eleyebilirsiniz. En ilginç nesne tarihi dönme dolap kabinleri idi. Çocuklar için yapılmış dönme dolap 4 kabinli ve elle çevriliyor ama artık mekanizma yok, sadece kabinleri duruyor, gerisi resimlerden anlaşılıyor.
Bahai Sarayı
Yer yer oldukça dar ve bir kısmı çıkmaz olan sokaklarda kaybolarak ve de ev kapılarına hayran kalarak ulaşabildik Bahai sarayı girişine. Kişi başı 10 dirhem. 19uncu yüzyıl sonlarında vezir Si Moussa ve onu takip eden oğlu Ba Ahmed tarafından yaptırılmış. İki bölümden oluşuyor doğal olarak, özellikle oğulun yaptırdığı bölüm çok gösterişli. Ülkenin kaynakları cömertçe kullanılarak yapılmış.
Taş süslemeler, yer kaplamaları gezdiğimiz diğer müzelerdeki gibi, sonuçta mimari usul aynı ancak burası bir saray olduğu için biraz daha gösterişli, bizim dikkatimizi özellikle tavanlar çekti.
Bert Flint Müzesi
Saray çıkışı yakınındaki Bert Flint, diğer adıyla Tiskiwin Müzesine yöneldik. Girişi 20 dirhem olan müze özel, Fas’a aşık olan Hollandalı bir antropolog tarafından kurulmuş. Bina 19uncu yüzyıldan kalma bir Marrakech evi. Bert Flint uzun süre Atlas dağları dolaylarında çalışmalar yapmış ve Berberilerin yaşamına ortak olmuş. Onlardan aldığı nesneleri burada sergiliyor.
Girişte elimize bir dosya verdiler, oda oda anlatan, nesneleri açıklayan. Fas seyahatimiz boyunca girdiğimiz en zengin müze idi, açıkçası notların içerisinde kaybolduk. İlgimizi çeken nesnelerin bazılarının ne olduklarını çözemedik. Bize göre Marrakech’de görülmesi gereken yerlerin başlarında yer almalı.
Jemaa el-Fna
Bir taksi ile otele dönüp dinlenelim derken taksi bulamadık, hatta giderek trafiğe açık yerlerden uzaklaştık. Tesadüfen bir tur firması bulduk, onlarla turları, fiyatları, ödemeleri konuştuk. Otele döndüğümüzde internetten araştırmada yaptık. Kaldığımız otel ile de çalışan Imzi firmasının internet sayfasından kredi kartı ile alım yapılabildiğini ve fiyatlarının uygun olduğunu gördük. Ertesi gün için kişi başı 23 avroya günübirlik Essaouira turu aldık.
Akşam yemeği ve gezmesi için Jemaa el-Fna’ya gittik, çok keyif aldığım meydanı detaylı anlatacağım.