Sudan deyince akla ilk gelenler katliamlar ve bu sebepten dünyada Interpol tarafından aranan görevdeki tek devlet başkanıdır. Dolayısıyla turistik bir yer olarak pek popüler olduğu söylenemez zaten bende iş sebebiyle gittim ve Hartum’da yaklaşık 3,5 ay bulundum, Sudan anılarımı derlemeye çalıştım.
Hartum havaalanında uçaktan gece saat 1’de indiğinizde hissedilen sıcaklık ne kadar sıcak bir ülkeye geldiğinizi hatırlatıyor. Bu sebepten olsa gerek Türkiye’de güneydoğuda çatıda yatma alışkanlığı burada açık hava da uyuma olarak yer alıyor. Neyse, pasaport kontrolüne gelindiğinde Türkiye’den vize (yaklaşık 60USD) almış olsanız bile 2 saati buluyor kontrolden geçmeniz yok eğer kapıda vize (100USD) alacağım derseniz de yaklaşık yarım saat fazla oluyor.
İlk bir aylık süreçte işten başımızı pek kaldıramadığımız için sadece karnımız doyurabileceğimiz daha iyi yerleri keşfetmeye çalıştık. Bunlardan en güzeli ise Hartum merkezin kuzey batısında yer alan Omdurman bölgesinde yediğimiz koyun saç kavurma ve ciğer saç kavurmaydı. sudan yemeklerinde genel olarak etler açıkta bulunuyor istediğiniz bölgeden kesiyorlar ve içinde çukur yumrular olan bir saçta pişiriyorlar. Yanında da soğan, roka, havuç ve acı biber ile yer fıstığından yapılan bir sos ile servis ediliyor. Ekstra olarak masamıza deve eti de geldi ama sofradaki hiç kimse ilk defa yediği deve etini koyun etine tercih etmedi. Yemek sonrasında paslanmaz çelik kovada gelen seven-up ayran karşımı da farklı bir tattı diyebilirim.
Daha sonra şehir merkezinde daha hijyenik bir yer bulduk ki burada misafir olmadığımız için fiyatları da öğrenme şansımız oldu; 6 kişi gittiğimiz yerde 4 kilo et ve içecekler için 100TL verdik. Bizim için uygun fiyatlı olan bu yer, ülkedeki günlük kazancın 2-4 dolar olduğu düşünüldüğünde hayat şartlarının zor olduğunu gösteriyor. Bu sebepten ki, genelde insanlar günde 2 öğün olmak üzere, temeli baklaya dayanan ‘foul’ yiyorlar.
Bunun dışında parayı verdikten sonra her şeyin bulunabileceği bir yer, örneğin yabancıların ve kalburüstü Sudanlıların gelebildiği Ozone, benim favori mekânım oldu diyebilirim. Tat ve çeşitlilikte gayet başarılı bir iş çıkartıyorlar.
Her türlü meyveyi bulmak mümkün egzotik olanlar da dahil olmak üzere ama Sudanlıların alım gücüne pek uygun değil.
Sudan’da ulaşım şehir içinde tuk-tuk denilen 3 tekerlekli motosikletler (Hindistan menşei) ve emcet dedikleri, bir ara Türkiye’de satılan, micro minibüsler ile sağlanıyor. Mesafeye göre değişmekle beraber 15-50 SDG arasında bir ücretle yakın mesafelere gidilebilir (Dikkat, önceden pazarlık edilmesi şart).
Alkol, yasak olduğu Sudan’da, biraz pahalı olsa da istenirse satın alınabilinir (1000 USD’ye bir şişe Red label ). Onun yerine ciddi bir tütün tüketimi var; sigara olarak (Türkiye’nin dörtte biri seviyesinde) ve ön dudak ile diş ati arsında bekletme olarak. Bu şekilde daha kuvvetli olduğunu söylediler ama kokusu hoşuma gitmediği için denemedim.
Tüm araçlarda ufak kaza izleri var bunlar tamir edilmiyor veya alternatif çözüm buluyorlar. Aşağıdaki fotoğrafta olduğu gibi cam kırılmış yerine kontrplaktan bir parça takılmış.
Genel olarak Sudanlılar misafirperver insanlar zaten Hartum içinde zikredilen cümlede bunu söylüyor “city of the hospitality”.