Kampanyadan ucuz bilet yakaladık gene ve Urfa’yı görmeye karar verdik. Urfa’ya varır varmaz bir sıkıntı ile karşılaştık, yazılı olarak anlaştığımız kiralık araç yerine başka bir araç göndermişti firma. Keyfimizi bozmaya değmez, kabul edelim dedik. Aracın sağını solunu kontrol ederken ön camın da boydan boya çatlak olduğunu görünce aracı reddettik. Gayrı ciddi firma Urfa Sun kiralamanın havalimanında ofisi yok, elinde başka araç da yok. Havalimanındaki firmalarda da araç yok. Aracı getiren görevli şehir merkezindeki ofise geri dönmek zorunda, neyse ki bizi de bıraktı şehir merkezindeki otelimize.
Şu güne kadar kaldığım otellerin hiçbirinde rastlamadığım bir güzellikle karşıladılar bizi. Birer kimlik aldılar, bavullarımıza ellettirmeden hemen odalarımıza yönlendirdiler, çantalarımız da bizi takip etti. Siz istirahatinize bakın dediler. Eski bir konağı restore edip otel yapmışlar. Turizm haritasında da görülmesi gereken yerler arasında gösteriliyor. Odada kısa süre harcayıp aşağıda buluştuk, bina ortasındaki avlu restoran olarak hizmet veriyor ve Urfa’nın önemli lezzet duraklarından sayılıyor. Yemekleri ayrıca anlatacağım. Biz yemeğimizi yerken onlar kiralık araba konusunu çözdüler bizim için. Şanlıurfa Otelleri içerisinde önde gelenlerden olan Cevahir Konuk Evinde konaklama imkanı bulamazsanız bile en azından bir yemek molası için uğrayın.
Gezilecek Yerler
Gezilecek yerlerden biri zaten eski adı Küçük Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu Konağı olan Cevahir Konuk Evi, onun hemen karşısında ise Selahaddin Eyyübi Camii var. 457 yılında yapılmış olan Vaftizci Yahya kilisesinin üzerine inşa edilmiş, bir dönem elektrik santrali olarak bile kullanılmış. Yer yer kilisenin izlerini taşıyor, birbirine dolanmış ejder kabartmaları gibi.
Buradan azıcık aşağıya inince dipdibe yer alan Rızvaniye camii, Balıklı göl ve az ötelerinde Ayn Zeliha gölüne ulaşılıyor. Kentin en turistik bölgesi burası ve rehberlik hizmeti sunmak için yanaşanlar siz istemeseniz bile bazı bilgileri paylaşıyorlar. Sevimli bir çocuk gelse belki rehber olarak tutardık kendisini ama bize yetişkinler yanaştı ve Urfa’lı değillerdi. Rehberden yerel yaşama dair bilgi almak ilginç, tarihçeler zaten kitaplarda var.
1736 yılında yapılan Rızvaniye camiinin yan duvarı Balıklı göl. Etrafta balık yemi satılıyor, özellikle çocuklar suyu kaynatan balıkları keyifle yemliyorlar. Eskiden balıktan su görünmezmiş, sonra azalmış nüfus. Kimi araya farklı tür karıştı, yumurtaları yedi diyor, kimi suda oksijen bitti, kimi de insanlar yem yerine ekmek verdiği için öldüler diyor. Bu arada göl deniyor ama kanallarla birbirine bağlı, bildiğiniz havuz. İçerisinde sandal turu yapabildiğiniz Ayn Zeliha gölü 150 metrekare mesela. Bölgeyi hem gündüz hem gece turlamanızı öneririm.
Bunlar güzel bir bahçe, park içerisine yerleştirilmiş ve insanlar için güzel bir sosyal alana dönüşmüş. Bir kenarı Urfa Kalesi ile diğerleri camilerle çevrilmiş durumda. Hemen yanında Mevlid-i Halil Camii ve Mağarası var. Hz İbrahim’in bu mağarada doğduğuna inanılıyor. Mağara bölümüne kızlı erkekli girilemiyor, zaten mağaranın ağzını camla kapatmışlar, erkekler duvarın sağında, kadınlar solunda aynı cama bakabiliyorsunuz. Yaklaşık 3 metre cephesi var, 2 kişi camın önünde namaz kılarken zaten pek de büyük olmayan mağarayı görmek pek mümkün değil. Bir kenarda da hayrat var ve buranın suyunun zemzemden sonra en şifalı su olduğu söyleniyor.
Bunlara komşu olan Hasan Padişah Camii’ne uğramadan bitişikte başlayan çarşılara yöneldik. Hüseyniye Çarşıları, bakırcılar çarşısı olarak da olarak biliniyor ama aslında yarısı artık gümüşçülerin. Kazzaz Bedesteni, Gümrük Hanı hanlar bölgesinin diğer tarihi hanları, aralarında kaybolmak çok keyifli. Hemen her ailenin 8er 10ar çocuğu var burada, durum böyle olunca çocuk işçi miktarı da oldukça çok. Çarşıda bolca görünüyor.
Biraz daha kuzeye şehrin merkezine doğru ilerledik. En önemli eserlerden biri de Ulu Camii. Daracık girişin ardına saklanmış adeta. Çok geniş bir avlusu var ve avlu kenarındaki Kızıl Kilise’den kalma çan kulesi de çok güzel. Mezarlık da var avluda, mezarların yanı başında top oynayan çocuklar da. Caminin hemen karşısındaki Yorgancı Sokağı da görülmesi gerekenlerden, yıldız Sarayı konukevi tabelasını takip ederek ulaşabilirsiniz.
Bizim ilk gün vaktimiz yetmedi, sonradan uğradık Urfa Kalesine, yorucu merdivenleri keçi gibi tırmanıp giriş kapısına asılı “elektrik arızası nedeniyle kapalıdır” yazısını görmek hayal kırıklığı oldu ve araç kiralama dışında yaşanan tek hayal kırıklığı bu değildi. Turizm fuarına gidip aldığım “Şanlıurfa’yı Gezelim” başlıklı, İl Turizm Müdürlüğü yayını broşürde bahsedilen, aynı zamanda turist haritasında işaretli Halepli Bahçe Mozaikleri ve Roma Hamamı yok. Henüz müze binası inşa ediliyor, birkaç ay sonra açılması planlanıyormuş. Biz ‘müzelerde yenileme yapıyorlar hangi eser şu an nerede bilmiyoruz’ söylemi üzerine Kurtuluş ve Şanlıurfa Müzelerini de programımızdan çıkarttık. İl turizm Müdürlüğü’nün hazırladığı kitapçık ve haritaya güvendiğimiz için rastladığımız asıl rezillikler il merkezinin dışında. Ayrıca anlatacağım.
Urfa gerçekten farklı bir yer. Mistik bir havası var. Okadar güzel anlatmışsınız ki tekrar gitmek için can atıyorum 🙂
Bir de turizm il müdürlüğü yanlış yönlendirmemiş olsaydı çok daha keyifli olacaktı. Açıkçası Urfa’ya gitmeyi düşünen eşe dosta önce Antep’e, Mardin’e, Hatay’a gidin diyoruz. Özellikle mistik havası ilginizi çekti ise Mardin’i ısrarla öneririz.