Bu arada iklim ve havadan da biraz bahsedeyim. Kış girişinde, kasım ayında bulunuyoruz burada. Türkiye’nin daha güneyinde olduğu için daha sıcak bir iklime sahip, gömleklerimizin üzerine başka bir kat giymemize gerek kalmıyor. En azından gündüzleri. Karasal iklim bu bölgede etkili olduğu için geceleri hava oldukça serinliyor. Gündüzleri ise klima talebimiz bile oluyor.
Tapınaktan otobüse ulaşmak için alt geçitten yolun karşısına geçerken alt geçitte tükürmenin yasak olduğunu belirten levha dikkatimizi çekiyor. Burası görece daha temiz. Bilinmesinde büyük yarar var, Hindistan pis bir yer. Ortalıkta çöp öbekleri, hayvan dışkıları görmek mümkün. Yerlere tükürmek ise oldukça yaygın ve yerlerde bunları kırmızı renkleriyle görmek mümkün. İnsanların çoğunun veremli olduğunu düşündürebilir. Rehberimizin bizlere vakitlice yapmış olduğu tütün bilgilendirmesi kendimizi kötü hissetmemizi önlüyor. Kırmızı renkli çiğneme tütünleri son derece yaygın, insanlar bunu saatlerce çiğneyip, ağızda dolaştırıp tükürebiliyorlar. Tütünden pek eser kalmıyor bu aşamada.
Önümüzde giden kamyonet çekiyor dikkatimi, arkasında renkli büyücek harflerle ingilizce olarak ‘korna çalınız’ yazıyor. Zamanla anladım buradaki trafik sisteminin korna çalmak üzerine kurulduğunu. Hint üretimi arabaların yan aynaları yok. Bu arabalar zaten rus arabalarında olduğu gibi minimalde tutulmuş. Seyir için gerekenler var sadece, konfor ve görünüşle uğraşılmamış. Yurt dışından getirilmiş arabalarda yan aynalar var ama kapalı duruyor. Trafikte çok yüksek sayıda motorsiklet olduğundan aynaları açık tutmaları pek mümkün değil. Kamyon ve otobüslerin aynaları var ve açık ama onlarda da kullanma alışkanlığı yok. Bu nedenle seyir halinde çok sık korna çalıyorlar, araba geçerken, yol kenarında biri varsa, kavşağa gelindiyse… sürekli korna kullanma halindeler. Sinyal kullanımı da pek yaygın değil. Şoför sağ, yardımcısı ise sol koluyla onun yerini tutmaya çalışıyorlar.Buradan eski imparatorların mezarlarının olduğu bölgeye gidiyoruz. Yollardaki her çeşit hayvana bakarak. Öküz – İnek familyası kutsal gruptalar. Şehrin heryerinde geziyorlar, onlara keçi, domuz ve köpekler eşlik ediyor. Kedi, yok denecek kadar az. Bir dönem salgın hastalıklardan birini kedilerin yaydığına inanmışlar ve soylarına ciddi bir darbe vurmuşlar. Filler ise ulaşım ve gösteri amaçlı yaygınlıkla kullanılmakta. Fillerin sindirim sistemi hakkında biraz bilgilendiriliyoruz. Yenilenlerin yüzde seksenini sindirmeden dışarı yollarmış bu sistem. Bu dışkıdan diğer hayvanlar, özellikle de kuşlar faydalanırmış. Bu nedenle çöp toplama işlerinin üzerine pek gitmiyorlar. Doğayla içiçe yaşamaya devam ediyorlar diyebilirim.
Trafikle ilgili en güzel hikaye rehberimizin anlattığı. Bir arkadaşı buraya geldiğinde havaalanından taksiye binmiş. Taksici yolda zikzaklar çizerek ilerleken şoföre şerit çizgilerini göstererek “ne işe yarıyorlar biliyor musun?” diye sormuş. Taksici bilmediğini itiraf etmiş; “İnglizlerden kalma onlar, bilmiyorum.”
İsak Niyaz ve Humayun’un türbelerine varıyoruz. Oldukça geniş ve yeşil bir alan. İsak Niyaz’ın türbesi, hükümdar Humayun’unkinin yanında dikkatten oldukça kaçıyor. Humayun’un mezarı, Tac Mahal ile simgeleşen cenneti dünyaya taşıma amaçlı mimarinin ilk örneklerinden. Hindistanda yaygınlıkla kullanılan kırmızı taştan, kumtaşından yapılmış. Kumtaşı yumuşak ve kolay işlenirmiş. Zaman geçtikte ise sertleşip sağlam bir yapı oluştururmuş. Fakat diğer ülkelerde, özellikle de İngiltere’de iklim farkı nedeniyle sertleşme olmuyormuş. Kocaman bir bahçenin içinde bu türbe. Şehrin ortasından geçen Yamuna nehrinden gelen su buradaki kanallardan geçiyor, havuzlarda toplanıyor. Karşımızda ise, anlattıklarına göre Luthien adlı mimarın tarzında, iki yanında kare şeklinde uzanan binalarıyla ve ortasında kubbesiyle türbe duruyor. Binanın boyutlarına rağmen içerisi oldukça küçük ve ortada Humayun’un mozalesi duruyor. Kubbe yapma konusunda zayıf oldukları için, içeride, dışardan görülen kubbenin içinde, ayrı bir kubbe var ve içerisinin küçük kalmasına neden oluyor. Kapılar dar, merdivenler çok dik.
Türbeleri bir süre gezdikten sonra, güne zaten yorgun başlayan bünyelerimizle otele dönüyoruz. Havanın kararmasıyla ortalık da hızla serinliyor. Otelde Hint mutfağı ve yemek alışkanlıklarını, yiyerek değerlendiriyoruz.