Arjantin – Uruguay; Punta del Este
Sabah 10:30 otobüsüne biletimizi almıştık, alışveriş merkezi formatlı otogara gittik. Kahvaltımızı ettik, bilet kontrolünden geçirilip otobüslerin olduğu sahada bindik araca. 12:30’da vardık Punta del Este Otogarına.
Otogar kent merkezinin dibinde, bizim otelde kent merkezinde. Yürüyerek otelimize gittik. Otelimize yerleştik, lobideki bilgisayarın başına çöreklendik ve bir plan değişikliği gerçekleştirdik, Montevideo’da bir gece daha kalmak yerine Buenos Aires konaklamamızı bir gece uzattık. Ve yarımadayı turlamaya çıktık.
Okyanus kenarındaki kent Uruguay’ın turistik merkezi. Yarımadanın anakaraya bölüm oldukça dar, bu nedenle denize girmek için rüzgar yönüne göre seçim yapmak mümkün. Yarımada kara ile birleştikten sonra kara üçgen şeklinde iki yana ayrılıyor ve iki tarafta da uzun sahil var. Sahil kenarında da koca koca binalar, otel ve ev olarak.
Yarımadayı yürüyerek dolaştık. Son derece lüks evler ve tesisler var. Özellikle yarımadanın ucuna doğru olan bölüm tamamen müstakil evlerden oluşuyor. Restoranlar son derece şık. Ancak birinde bira molası verme çabasız başarılı olamadı. Özellikle yat limanı dolayında çeşitlilik artıyor. Örneğin kilo ile deniz mahsullü ürünler satan restoran çok iyi görünüyordu ancak canımız o an suşi çekmedi.
Bir kenarını kat ettikten sonra içerideki caddeye döndük. Bir ufak restoranda gayet yavan spagetti ve hamburgeri biramıza katık ettik. Menüde gördüğümüz “hamburger completo”yu sipariş ettik. İşin içerisine yumurta gireceği hiç aklımıza gelmemişti. Toplam 500 peso (neredeyse 50 lira) ödedik.
Saat 7 gibi otele döndük, duş ve dinlenme sonrası 9:30 gibi çıktık, sahilde yürüyüş yaptık. Daha öncede Tango festivaline denk gelebileceğimizi fark etmiş ve programımızı ona göre yapmıştık. Akşam Tango En Punto’nun “Milonga” gecesine gittik, bunu ayrıca anlatacağım.
Tango gecesi sonrası ancak öğlene doğru uyandık. Otelin karşısındaki marketten empanadas ve tavuklu pay aldık. Çift sahil var demiştim, önce sakin tarafa gidip sahilde bir ağaç gölgesinde kahvaltımızı yaptık. Sahili bir boy yürüyüp yanıp kavrulduk, zaten tamamını yürümek söz konusu olamaz.
Otogarın tam karşısına bulunan diğer plajda meşhur parmaklar heykeli de yer alıyor. Biz bir önceki günden fotoğraflanmıştık. Kara tarafından bakınca çok güzel görünen heykelin deniz tarafında kum oldukça çekilmiş durumda. Kumun içerisinde olması gereken kısım artık dışarıya çıkmış ve altında bir basamak oluşmuş.
Deniz oldukça dalgalıydı ve sahilin bir bölümünde sörf yapanlar vardı. Hanım bekledi, ben girdim. Daha öncede copacabana plajında, Brezilya’da girmiştim benzer okyanusa. Elbette dalgalı oluyor. Burada Rio’daki sahile daha zor derinleşiyor, hatta Kuşadası gibi bel hizasını geçiyor, tekrar sığlaşıp tekrar derinleşiyor. Başka yerlerde yaşadığım tecrübelerin çok ötesinde zorlu idi, akıntı çok şiddetliydi. Su henüz bel seviyesine bile gelmeden yürümek zorlaştı, su beni sağa doğru çekiyordu.
Akıntıya rağmen yakıcı güneş altında serin su enfes hissettiriyor. Sahil Rio plajları gibi olsa da yoğunluk çok daha az. İnsanlar Brezilyalılar kadar hazırlıklı, süslü, bakımlı değil. Oralarda bikininin yerini alan ‘yok’iniler de pek yok. Ama serin, dalgalarla oyun oynanan su ve oradan esen serin rüzgar var.
Bu taraftaki plajda duş yok, suyun da daha dalgasız olduğu diğer tarafa dönmem gerekti tuzdan arınmak için. Sabah otele emanet bıraktığımız eşyalarımızı alıp otobüs terminaline yakın bir banka kurulduk. Marketin birinden içerisinde ekmeğin 3 misli et bulunan sandviçlerden ve bayıldığımız Patricia marka biradan alıp keyfini sürdük.
Punta del Este tam bir tatil cenneti. Plajlar, lüks otel ve restoranlar, kumarhanelerle dolu. Neredeyse Türkiye kadar pahalı olan Uruguay’ın en pahalı kenti.
Otobüs ve feribot içeren kombine bilet almıştık. 16:15’de Colonia limanına giden otobüsümüz hareket etti. Feribot aktarması ile 22 gibi vardık Buenos Aires’e.