20 Nisan 2012
Pegasus’la Mücadele; Mardin Gezimiz
23 Nisan tatilini değerlendirerek Mardin’e uçuyoruz 9.55 uçağı ile. Aslında biz bu seyahati geçen yıl planlamıştık ama ilk önce Pegasus’un Mardin seferlerini iptal etmesi ve sonra da havalimanının tadilat sebebiyle kapatılması ile bu zamana kısmet oldu. Kısmet olması da çok kolay olmadı. Mardin’e bileti gidiş dönüş 40 liraya almıştık Pegasus’tan, operasyonel nedenlerle uçuşu iptal ettiler. Açığa aldılar bileti. Sonra da havalimanı kapatıldı. Tekrar açıldığında bileti kullanmak istediğimizde fiyat farkını talep ettiler bizden. Defalarca bunun doğru olmadığını, uçuşu kendilerinin iptal ettiğini, bizim aynı uçuşu istediğimizi falan söyledik 444lü hatla cebelleşerek, hakkımızı vermediler. Bizde yasal olarak hakkımızın peşine düşmeye çalıştık. Havayolu ile ilgili şikayetlerin, sırası ile Tükoder, Türsab, Kaymakamlık Tüketici Hakem Heyeti, Sanayi Ticaret Bakanlığı yetkilerine girmediğini öğrendik. Sivil Havacılık Kurumu‘nun yetki alanındaymış. 312-2036000 telefonundan kısaca derdimizi anlatıp istedikleri şekilde detaylı bir e-posta’yı bilgi (at) shgm.gov.tr adresine attık. 1 hafta kadar sonra Pegasus’tan aradılar biletlerinizi hangi tarihlere keselim diye. Boşu boşuna uğraşmışız onca zaman 444’lü hatlarla, derdimizi anlatmakla, aranmayı beklemekle.
Mardin havalimanı uzunca bir süre kapalı kalınca, sıkı bir tadilat ve yenilik yaptıklarını düşünmüştüm ama uçaktan inince otobüs otogarı gibi bir mekanla karşılaşmak şaşırttı. Havalimanın önüne taksi dışında araç gelmiyor, dolmuşa binebilmek için yola çıkmak gerekiyor. Mardin eski şehir ve yeni şehir olarak ikiye ayrılıyor. Mardin gezimiz sırasında biz yeni şehirdeki öğretmen evinde kalıyoruz. Dolmuşla buraya ulaşır ulaşmaz eşyalarımızı bırakıp yine dolmuşla eski şehre gidiyoruz. Daha önce gazeteden gördüğümüz Kamer Mutfağı ilk adresimiz oluyor. Burada karnımızı afiyetle doyurduktan sonra, hemen karşısındaki çay bahçesinde Mezopotamyanın doyumsuz seyrine bakarak çaylarımızı yudumluyoruz. Mardin gezimiz sırasında çok güzel yemekler yedik ve Mardin mutfağı yazımızda bunları detaylı anlattık.
Mardin Gezilecek Yerler; Mardin Gezimiz
Günümüzü değerlendirmek için çok vakit kaybetmeden Mardin müzesine gidiyoruz. Müze, içerisindeki sergilenen eser miktarı bizi çok tatmin etmedi ama zaten şehrin kendisi açık hava müzesi niteliğinde olduğu için her yanı ayrı bir keyif sunuyor.
Müzeden çıkınca hemen bir dolmuşa atlayıp Kasimiye Medresesi’ne gidiyoruz. Medrese Mezopotamya’ya karşı bir yamaçta bulunuyor ve dolmuşlar maalesef medresenin yanına kadar gitmeyip bizi yamacın başında bırakıyor. Etrafta da taksi, vb. başka bir araç bulamayınca yürümeye başlıyoruz yokuş aşağı. Medrese görülmeye değer, ortasında küçük bir süs havuzu var. İçini dolaşıp, manzarayı seyrettikten sonra yokuş yukarı tırmanmaya başlıyoruz, geçen 1-2 araca otostop çekmeye çalışsak da kimse bizi almıyor, yakıcı güneş bizi daha da zorluyor.
Tekrardan dolmuşla eski şehre geliyoruz. Orhan’ın iş yerinden Mardinli bir arkadaşının dayısı gidilebilecek yerler arasında Sinemacılar Lokalini saymıştı. Biz de burayı aramaya koyuluyoruz. Sinemacılar derneğini buluyoruz ama kapısı kapalı. Tam dönecekken Orhan kapıyı çalıyor ve gülen bir yüzle karşılaşıyoruz. Bizi karşılayan Sait Bey hem memnun oluyor hem de şaşırıyor daha birkaç ay önce açılan lokali nasıl öğrendiğimize. İzmirli olduğumuzu öğrenince sohbet daha da koyulaşıyor, eşi İzmirliymiş ve İzmir’e yerleşmek istiyorlarmış. Ben de çıkacaktım, sizi lokale götüreyim diyor ve birlikte çıkıyoruz. Bizi Mardin sokaklarını gezdirirken Murathan Mungan’ın ve Semra Özal’ın evini gösteriyor. Lokalin içini de gezdirdikten sonra, akşam için buyur ediyor. Kendisine teşekkürlerimizi sunarak ayrılıyoruz.
Mardin’de Akşam; Mardin Gezimiz
Mardin gezimiz şehrin meşhur ara sokaklarında, yani “Abbara”larında biraz daha dolaşarak devam ediyor sonra öğretmenevine dönüyoruz ve kiraladığımız arabayı teslim alıyoruz. Avis yetkilisi buraya yakın oturduğu için ek bir ücret almadan bize getiriyor arabayı. Akşam yemeğini Sait Bey’in kaburga dolması için özellikle önerdiği Ebrar lokantasında afiyetle yiyoruz. Sonrasında da bir şeyler içmek için Sinemacılar lokaline gidiyoruz. Biz içkilerimizi yudumlarken Sait Bey güler yüzüyle geliyor. Bu arada buraya özgü tarçınlı bir ekmek var. Kokusunu tüm gün bütün sokaklarda duyduk, ekmeğin boyutu çok büyük olduğu için almadık ama bir tarçın seven olarak da tadını çok merak ettim. Biz otururken bir bakıyoruz Sait Bey bu ekmeden bir parça getiriyor, mutlaka tatmalısınız diyerek. Aslında bu ekmekler cenaze evine götürülürmüş ama zamanla sürekli yapılır hale gelmiş.
21 Nisan 2012
Sabah 09.00’de kalkıp, 1700 km’de, son model Ford Focus arabamız ile Midyat’a doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız Mor Gabriel Kilisesi. Kilise’nin otoparkına arabamızı park ederken bir yetkili gelip, acele edin grup sizi bekliyor diyor. Şaşkınlıkla koşa koşa gruba yetişiyoruz. Burası bir Süryani kilisesi ve burada görev yapan bir rehber bize hem kilise hem de Süryaniler hakkında bilgilendirme yapıyor ve kiliseyi gezdiriyor. Kilise içindeki en ilginç odalardan biri papaz mezarları; buradaki inanışa göre papazlar oturur vaziyette gömülürlermiş ki İsa yeniden doğup geldiğinde onu karşılayabilsinler diye.
Hasankeyf; Mardin Gezimiz
Buradan sonra rotamızı Hasankeyf’e doğru çeviriyoruz. Taşköprü üzerinde yürüyüş yaptıktan sonra kaleye doğru tırmanıyoruz. Her basamakta, dönemeçte fotoğraf çekerken soluklanıyoruz ve doyumsuz manzaranın tadını çıkartıyoruz. Artık hem yorulmuş hem de acıkmış olduğumuzdan nehir kenarındaki restoranlardan birine otuyoruz ve lezzetli pirzola ve şabut balığımızı (bu balığı daha önce Halfeti’de yemiştik. Bu yöreye özgü ve gerçekten çok lezzetli) mideye indiriyoruz. Mırralarımızı da içtikten sonra Midyat’a yöneliyoruz.
Elimizdeki Mardin kitabında çok güzel bir Meryemana kilisesi fotoğrafı görüyoruz ama kitapta maalesef yeri tarif edilmemiş. Mor Gabriel’deki görevliden yerini öğrenmiştik, yöneliyoruz. Bu civarda çok fazla kilise ve birbirine benzeyen bir sürü taş bina var. Yolda giderken uzaktan gördüğümüz bir kiliseye doğru hemen direksiyon kırıyoruz ama etrafında biraz dolaştıktan sonra aradığımız adresin bu olmadığını anlıyoruz. Asıl gitmek istediğimiz kilisenin buradan çok uzak olmadığını görüyoruz. Burası da gerçekten görülmeye değer, çok şık taş işçiliğinin olduğu bir yapı. Burada bizimle birlikte gezen ve özellikle fotoğraf çekmek için gelmiş kişiler de var.
Mardin gezimiz esnasında, Midyat’ta da öğretmenevinde kalıyoruz. Yerleştikten sonra hemen Midyat’ın ara sokaklarına atıyoruz kendimizi. Sokaklar çocuk dolu ve hemen hepsi yanımıza gelip, bizi gezdirmek ya da buraları anlatmak için koşturuyorlar. Peşimizden ayrılmayan bir kız çocuğu ile Midyat Konukevi’ne kadar geliyoruz. İlla para istiyor ama üzerimizde hiç bozukluk olmayınca saçımdaki tokayı veriyorum. Buraya kadar gelip de telkari işliğinin nadide örneklerinden birkaç parça almamak elbette olmaz. Alışverişi tamamladıktan sonra çay molası veriyoruz. Burası Mardin’e göre çok farklı saat 18.00 gibi neredeyse tüm mekanlar ve restoranlar kapandı. Yemek için sadece öğretmenevi civarında bir kaç yer bulabildik. Oturduğumuz yerde yine kaburga dolması benzeri pilav üstü kaburga sipariş ettik ama dün akşamın üzerine hiç tatmin etmedi. Etrafta yapacak pek bir şey olmayınca öğretmenevinin bahçesinde biraz tavla oynadıktan sonra dinlenmeye geçtik.
22 Nisan 2012
Dara Harabeleri; Mardin Gezimiz
Mardin gezimiz Dara ile devam ediyor. Midyat’tan Dara’ya Nusaybin veya Mardin üzerinden ulaşım var. Fakat Nusaybin yolunun çok düzgün olmadığını öğrenince Mardin’e dönüp, oradan Dara’ya geçmeye karar veriyoruz. Bugün saat 14.00’de arabamızı teslim edeceğimiz için sabah erken, bir baklavacında İzmir böreği yedikten sonra yola çıkıyoruz. Yol üzerinde Deyrulzafaran Manastırına uğruyoruz. İçerisi aşırı kalabalık ve grup grup alıyorlar. Dünden beri, benzer çok kilise gördüğümüz ve vaktimiz de kısıtlı olduğu için içine girmeden yola devam ediyoruz.
Dara’da ören yeri girişinde Murat bizi karşılıyor. (Afitap annemler buradaki iki kız kardeşe öğrenim desteği veriyorlar. Ören yeri güvenlik görevlisi Murat da kızlarını abisi. Biz geleceğiz diye hem kendisi hem de ailesi çok hazırlık yapmışlar ve bizi çok iyi ağırlıyorlar.) Murat bize ören yerini gezdirdikten sonra ayran molası için evlerine götürüyor. Tesadüfen 30 yıldır bu ören yeri kazılarının başında bulunan Arkeolog Prof. Metin hoca da bugün Murat’lara gelmiş. Kendisi yıllardır bu yöreye gelip gittiği için Murat’ların evinde sıkça kalmış. Kendisi ile kısa sohbet ederken, fotoğraf makinesinin hafıza kartının bozulduğundan bahsediyor. Orhan da hafıza kartının yerine oturtmadığı görerek, bunu küçük bir kağıt parçası ile sıkıştırıp çalışmasını sağlıyor. Hoca bu duruma acayip mutlu çünkü bu seferki ziyaretinin asıl amacı birkaç fotoğraf çekmekmiş. Daha sonra Şahnaz bize zindanı ve su sarnıcını gezdiriyor. Biz gezerken neredeyse köyün tüm çocukları peşimizde dolaşıyor ve bir kısmı bize mekanı anlatmak isterken bir kısmı adımızın ne kadar güzel olduğunu söyleyip şiir okumak istiyor. Tur sonrası yemek için eve dönüyoruz ve muhteşem bir sofra ile karşılaşıyoruz. Saat 14.00’e Mardin’de olacak şekilde yola çıkıyoruz. (Cuma akşam aldığımız arabayı Pazar 14.00 teslim ediyoruz ve bunun için 1 tam günlük ücret ödüyoruz).
Mardin konaklamamız yine öğretmenevinde. Biraz dinlendikten sonra eski şehir tarafında bakırcılar çarşısında dolaşıyoruz. Akabinde Sabancı Müzesi’ni geziyoruz. Burada Mardin tarihi ve kültürü hakkında sergiler var. En güzel tesadüf de Ara Güler’in geçici fotoğraf sergisinin bulunması oluyor. Akşam yemeğini meşhur Cerciş Murat Konağı’nda yiyoruz.
23 Nisan 2012
Sabah kahvaltısını yakınlardaki bir börekçide yaptıktan sonra 12.10 uçağı ile rötarlı bir şekilde dönüşe geçiyoruz.
Haziran 2012
Comment(2)