Avustralya – Yeni Zelanda; Rotorua
Yeni Zelanda’nın güney adasında bulunan yaklaşık 55 bin nüfuslu kent, aynı adlı gölün kenarında bulunuyor. Özellikle yaz aylarında turist akınına uğrayan kent ülkenin Maori kültürü, termal ve gayzer merkezi. İsmi Maori dilinden geliyor, “Te Rotorua-nui-a-Kahumatamomoe” yani Kahumatamomoe’nin ikinci büyük gölü. Biz hemen otelimize gittik. Red Rock Thermal Motel şehir merkezine birkaç dakikalık yürüme mesafesinde, geceliği 85 NZD. Odamız gayet geniş, mutfağı dahi var. Otelin kendinize özel kullanabildiğiniz termal spa’sı da var, havuzu da ancak suyun 40 derece olduğunu öğrenince serin havada çok da cazip gelmedi.
Yeni Zelandalılar çalışmaktan pek haz etmiyorlar. Akşamüzeri saatlerinde vardık mekana hava kararmasına daha vardı ancak, Rotorua’ya vardığımızda mekanlar kapanmıştı. Otel görevlisi termal bölgelere ertesi sabah gitmemizi önerdi, bizde hemen şehir merkezine gidip açık kalmakta direnen mekanları görmeye karar verdik. Burası her ne kadar turistik bir mekan olsa da, Yeni Zelanda’nın her yerinde olduğu gibi saat 5 gibi mekanların hemen hepsi kapanıyor, ancak süper marketler, akşam servisi veren restoranlar ve varsa Çin mahalleleri açık oluyor. Açıkçası camlarında kocaman “sadece cumartesileri çalışıyoruz” yazan dükkanı görüp de kıskanmamak pek mümkün değil.
Kasabanın her yanı tütüyor, daha otelden çıktıktan sonra bir dakika yürümeden üzeri dumanlı termal bir göle ulaştık. Çoğunlukla su olmasa da toprak tütüyor. Büyük Rotorua gölü termal değil, gözlemimiz özellikle havaların daha sıcaklaştığı zamanlarda tekne turları gibi faaliyetlere ev sahipliği yapıyor.
Kentin önemli özelliklerinden biri de Maori kültürünün başkenti durumunda olması. Birçok Maori kültürü tanıtım merkezi var turistik şovlara erişebileceğiniz. Onların ilkel (doğayla tümleşik) yaşamlarına dair çiftlikler yapmışlar, müze gibi. Onları gezdiriyorlar, vaktinde mekanın yerlilerinin nasıl yaşadıklarını anlatıyorlar, yedikleri yemeklerden tattırıyorlar elbette haka dansı ile bitiriyorlar, dillerini çıkarıp. Aslında yetişseydik birine girmeyi düşünüyorduk ama yetişemedik, ertesi günün programına da dahil etmeyi düşünmedik. Sonuçta olay tiyatro, vücudu boyalı, haka dansı yapan kaç göbekli soluk benizli Maori olabilir ki?
Biz en güzel kültürel bilgileri Maori soyundan gelen tezgahtarlarla sohbet ederek edindik. Yeni Zelanda’da zaten herkes çok sıcak kanlı ve içten davranıyor. Kasiyerler gözünüzün içerisine bakıp içten şekilde hatırınızı soruyor. Sohbete başlarsanız da sanki tanıdıkmışsınız gibi rahat davranıyorlar. Hediyelik eşyalar satan dükkandaki görevli de (Maori olduğunu tipten tahmin etmek zor olmuyor) son derece sıcak şekilde sorularımızı yanıtlamıştı. Vaktiyle var olan dev ağaçlardan da bahsetti, Maorilerin vaktiyle doğaya taparken şimdi Hristiyan olduklarından da. Aslında bu dükkanın açık olmasının sebebi yanındaki Maori kilisesinde turda olan turistleri bekliyor olması. Bizim ertesi gün Maori köyü gezmekten vazgeçtiğimiz nokta da sanırım aslında kilise olgusu ile oldu. Pek de Maori kültüründe yer almayan şeyleri süsleyip satıyorlar gibi bu turlarda. Düşünsenize, Maoriler geldiğinde adadaki tek memeli yarasaymış, köylerde “hangi” menüsünde kuzu yediriyorlar.
Yeni Zelanda’ya Maorilerin Polinezya’dan geldikleri, Çin’den çıkıp Tayvan üzerinden beyaz bulut ülkesine vardıkları kabul ediliyor. Ancak bu ekibin Amerika’dan yola çıkıp buraya vardıklarını iddia edenler de var. Elbette tarih konusu da muamma ama 13üncü asır denebilir. Avrupalıların böyle bir yerden haberdar olması ise 1642 yılına denk geliyor. Zaten kendilerine Maori demeye de Avrupalılar gelince başlamışlar. Doğayla barışık şekilde ilkel bir yaşam süren, avcılık, toplayıcılık ve tarım yapan topluluğun özellikle ahşap işlerinde maharetinden bahsediliyor, biz de görme şansı buluyoruz, üstelik bilgilendiriliyoruz da.
Fern (eğrelti otu) bitkisi hem Maori’ler hem Kiwi’ler (Yeni Zelanda’lılar kendilerini böyle isimlendiriyor) için anlamlı. Spiral şekilli filiz veriyor ve bu filiz açılarak dalı oluşturuyor, iç kesimlerden ise dal üzerindeki yapraklar çıkıyor. Bu spiral onlar için hayat döngüsü anlamına geliyor ve bir çok süs eşyasında kullanılıyor, biz de kendimize bu tür bir süs aldık. Bitkinin gövdesi ise oldukça özel. Katmanları farklı renkte. Kazıyarak desen yapabiliyorlar ve bu şekilde boyasız çok güzel süs eşyaları satıyorlar. Bu ağacın modern kültürel yansıması ise, yapraklarının açık halinin “All Blacks” takımının arması olması. Yeni Zelanda’nın en popüler sporunun (rugby) milli takımı olan “All Blacks” 2012’de dünya şampiyonu olmuş, neredeyse her dükkanda bayrakları bir yerde asılı.
Hem Yeni Zelanda’nın hem Avustralya’nın her yerinde hem dönerci büfesi hem de oturaklı (mezesiyle rakısıyla hizmet veren) Türk restoranına rastladık. Rotorua’da dönercilik yapan Ayhan ile sohbet ettik. Yıllar önce abisi Antalya’da tanıştığı bir Kiwi ile tanışıp evlenmiş. Bir süre sonra Ayhan abisinin yanına dil öğrenmeye gelmiş. 2 ay sonra düşük tempolu yaşamdan çok sıkılıp dönmek istemiş, abisinin “İngilizceyi düzgün öğren öyle git” ısrarını kırmamış kalmış. İngilizce öğrenince ise memleketin kargaşasına dönmek istememiş, kalmış. Dönerciliğin ne kadar kazandırdığını, ilgiyi falan sorduk. “Vaktiyle dönercilik yaptım, şimdi dükkanda duracak kimse yoktu yardım için buradayım” dedi. Türkiye’de de hayalimdi, burada çalıştım, sınava girdim, okudum hemşire oldum, ben hemşirelik yapıyorum dedi.
Gerek Ayhan gibi Türklerle ettiğimiz sohbetlerde, gerekse okuduklarımızdan anladığımız buraya gelen Türkler memlekette düşük kalite işlere sıkışıp kalmışlar. Burada ise fırsat eşitsizliği çok daha az olduğu için kendilerinde toplumda eş bir yer bulmuşlar. Hepsi özellikle buradaki hayatın düşük tempolu olmasına alışma zorluğu çekmiş ama şimdi vazgeçemiyorlar. Okuduğumuz bir yazıda “burada bankada gördüğüm, selamlaştığım kişi ile akşam aynı barda karşılaşabiliyoruz” diye yazıyordu.
Göl kenarında biraz yürüyüp, hükümet bahçesinde biraz vakit geçirip, Rotorua müzesinin ancak binasını gördükten, boş sokakları dolaştıktan sonra akşam yemeği konusunda mutfaklı otelin nimetlerinden faydalanmaya karar verdik. Marketten alışveriş yapıp (eti, hazır mezesi, şarabı, peyniri 46nzd tuttu) odamızda ziyafet çektik. Ertesi sabah kahvaltısı olacak sandviçlerimizi de hazırladık.
Merhaba,cok güzel bilgilendirici olmuş,zevkle okudum yazılarınızı bende 11 yıl norvecde yasadım,son 2 yıldır kırgızistandayım, kısa sureligine Almanya ve Hollandada bulundum,yazdıgım blogumun konusu daha cok Norvec ve Kırgızistan hatıralarıı üzerine.
iyi geziler.
Mehmet bey, ilginiz için çok teşekkür ederiz. Blogunuzu Benzer siteler sayfamıza da ekledik. Özellikle Kırgızistan yazılarınıza rağbet göstereceğiz.
Bol gezmeli bir 2014 dileriz.
Bazı sayfalarınız açılmıyor. Örneğin Selimiye ve çevresine tıklıyorum. Tık yok. Sonra bu site nasıl Momomdo İkincisi oldu diye.. düşünmeden edemiyorum .Siteniz yine de güzel. Ben Yeni Zelanda’nın her köşesini karavan kiralayarak gezdim. Tanıştığım her Kiwi özellikle Rotorua da dikkat etmemi söylemişti. Bu nedenle şehre ürkerek gitmiştim.Sabah on dolayları sokaklarda kimseler yoktu. Adeta hayalet şehri andırıyordu.Şehir dünyanın en acımasız Maori çetelerinin üssü gibi, paket turların doldurduğu bir kaç spa hotelin haricinde pek hareket yok . Bu nedenle ortalıklarda yabancı turistlerden başka pek kimseler görünmüyor.Sülfür gazı yediğiniz yemeklere bile sinmiş. Bu nedenle yarım saatten fazla duramadım. Bloğumu merak ederseniz :http://dnyaninetrafinda180gn.blogspot.com/
Selamlar Sıtkı bey,
Selimiye yazımızı az evvel 2 ayrı browserdan açtım, sıkıntısız çalışıyor. Hangi internet programını kullanıyorsunuz acaba? Biz de onunla bir kontrol edelim. Momondo yarışmasında halk oylaması ile ilk ona kaldıktan sonra, ilk 3 sırada dahi olmamamıza rağmen jüri üyeleri tarafındn ikinci seçildik, kendilerinin taktiridir, nasıl diye onlara sormak lazım. Ancak sitemize iletilen bir eleştiri, yukarıdaki harita nedeniyle sayfaların yüklenmesinin vakit aldığı idi. İnternet erişim hızınız düşük ise, sayfanın açılmamasına neden olmuş olabilir.
Yeni Zelanda’nın görme fırsatı bulamadığımız bazı yerlerini sizin sitenizde görmek keyif veriyor. sitenizi “Benzer siteler” bölümümüze ekledik.
Bol gezmeli, bol paylaşımlı bir yeni yıl dileriz.