Karasinekli Kıbrıs Gezisi 1 – Gazimağusa Gezilecek Yerler
Kuzey Kıbrıs bizler için kumarhaneleri, plajları, lüks otelleri, hellim peyniri ve yavru vatan kimliği ile ünlü fakat bizim Kıbrıs gezisinde en dikkatimizi çeken özelliği inatçı karasinekleri oldu. Kayda değer miktarda rüzgar bile onları etkilemiyor, özellikle yemek yerken inatçı şekilde tepenizde dolanıyorlar, el kol sallamak nafile, yapışkanlıklarını takdir ediyorum. Deniz sezonunun bittiği tarihlerde yaptığımız ve çok da keyifli geçen bu seyahatimizde, ne yazık ki en çok bu çekti dikkatimizi ve yazın sivrileri de böyle midir acaba diye düşünmeden edemedik. Anılarımıza Gazimağusa gezilecek yerler konusuyla başlayalım.
Feci şekilde İngiliz etkisinde kalmış, trafiği bize göre tersten akan Kıbrıs’a gece yarısı gibi vardığımız için bizi otele götürecek bir araç ayarlamıştık, sürücümüz Ahmet Bey Kıbrıs hakkında bilgiler de paylaşarak yaklaşık 40 dakikada lüks sınıf araçla bizi havalimanından Girne’deki Büyük Anadolu Girne oteline 70 liraya aktardı. Rezervasyonda özel olarak talep etmemize rağmen bize iki ayrı yataklı oda sunuldu en başta, olmaz dedik. Meğerse kalmamış, mecburen süit oda açtılar bize. Kısa bir yürüyüş sonrası Mersin’den bildiğimiz Yaprak Tantuni’de gece atıştırması yaptık ve yiyecek fiyatlarının Kıbrıs’ta yüksek olduğunu da öğrenmiş olduk; çok lezzetli 5 tantuni, 4 içecek ve hiçbirimizden beğeni kazanamayan humus çorbası 55 lira.
17/11/2012
Otelin oldukça geniş kapsamlı açık büfe kahvaltısı memnun ediciydi. Resepsiyondakilerin iletişime geçirdiği oto kiralama firmasıyla telefonda anlaşmaya vardık ve aracı getirmelerini istedik. Kıbrıs’ta 3 günden kısa süreli araç kiralamıyorlar, taksicileri desteklemek için. Ertesi gece teslim edeceğimiz otomatik vites Hyundai Matrix için 225 lira ödemek durumunda kaldık ve aracı alıp Girne’den güneye doğru ilerledik.
Gazimağusa Gezilecek Yerler
Karpaz yarımadasına gitmeye niyetlenmiştik ancak ilerledikçe sezonu kapatmış yazlık sayısı giderek arttı ve ortam giderek hareketsizleşti. Biz de yön değiştirip İskele üzerinden Gazimağusa’ya gittik. Ortalık hareketlenince merkeze vardık zannedip park etmiştik arabayı ancak şehrin sınırında yer alan Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin yanına çıkmışız. Bol öğrencili Kıbrıs’ın belki de en çok öğrencili şehrinin merkezine surların yanından limana inerek girdik. Surların içine girer girmez de arabayı park edip tırmandık üstlerine.
Yüzümüzü kente döndüğümüzde çok şaşırtıcı bir şehir manzarası bulduk karşımızda, Fransa’nın kamburu ile meşhur Notre Dame katedralinin az küçüğü şehrin göbeğinde duruyordu. Yanına gidince anladık ki görmemiz önerilen Lala Mustafa Paşa Cami meğerse bu imiş. Kulelerinden birinin üzerine ufak bir minare oturtmuşlar, içerisi kilisenin sıraları olmayıp yeşil halı kaplı olanı, elbette vitray falan da yok. Kıbrıs’a giderseniz mutlaka görün.
Ufak Molalar – Gazimağusa Gezilecek Yerler
Arada kahve molası verdiğimizde ya da öğle yemeğini bir köfte ekmek ile atlatmak istediğimizde karasineklerin ısrarcılığını bir kere daha hatırladık. Fark edilmemesi pek mümkün olmayan diğer durum ise Kıbrıs yemek fiyatlarının yüksekliği ve kalitelerinin düşüklüğü. Girdiğimiz marketlerdeki sebze meyve fiyatları, sanıyorum çoğu adaya dışarıdan geldiği için yüksek. Dandik köfte ekmeğin 7 lira olması ise biraz öğrencilerin çok sayıda olmasından sanırım. Ancak girdiğimiz marketteki içki çeşitliliği ve fiyatları asıl dikkat çekici olan; 70’lik Yeni Yakı 15 lira, 70’lik yerli rakı (mesela Aslan Sütü) ise 9 lira.
Biraz çarşıda dolaştıktan sonra surların başka bir köşesine de tırmanıp biraz daha manzara bakındık ve Gazimağusa gezilecek yerlerini tamamlayıp ayrıldık kentten. Fakat yol bulmakta biraz acemi davranınca sınır kapısında bulduk kendimizi. Askerlere bir selam çakıp döndük tabii.
Çokça yol yaptığımız günün sonunda Girne’ye geri döndük. Aracın direksiyonunu da ben devraldım, kendinizi yolun ortasından götürmeye alıştığınız için sağdan direksiyon sıkıntı yaratmıyor. Sadece her kavşakta hem sağa sola bakarak işi garantiye almak gerek çünkü kavşak ve özellikle göbekler biraz kafa karıştırıyor. Vites otomatik olduğu için onda da dert yok. Silecek, sinyal ikilisi ise ters, her dönüşümde önce sileceklerle bir el sallayıp, sonra sinyal verdim.
Gün boyu ara ara Smirnoff Ice içen bayanlar uyuklayıp dinlendi yolda. Girne Limanına ancak hava kararınca varabildik. Kısa bir yürüyüş yapıp Vedat Milor’un programında da gördüğüm Canlı Balık adlı restorana yer ayırttık bir iki saat sonra dönmek için. Farklı restoranlarla konuştuk hepsi Türkiye’den bildiğimiz markaları servis ediyorlar ve 70’liği 70 liraya satmaya çalışıyorlar (markette 15 lira insafsızlar diyorum içimden). Birileri yerli rakı alırsak servis edeceğini söylemiş olsa da o mekanda akşam maç yayını olduğu için tercih etmedik.
Kıbrıs Yemekleri
Girne limanındaki Canlı Balık’taki yemek Kıbrıs’ta yediğimiz en iyi yemekti. Fiks menüleri var, masayı mezeyle donattılar ve mezeler son derece lezzetliydi. Masamızda çok rağbet görmese de tarçınlı kalamar özellikle dikkat çekiciydi. Her yerde gördüğüm lezzetlerden farlı tatlar sunmaya çalışan, denemeler yapmaya cesaret eden yerleri takdir ediyorum. Arada kısa süren yağmur, turistlerden biriyle garsonlar arasında geçen tartışma da keyfimizi kaçırmadı, garsonumuzun sert mizaçlı olduğunu anladık. Set menüye ilave sipariş ettiğimiz kalamar tava da oldukça başarılıydı, son olarak sarımsak soslu fileto lagos geldi fakat lagos falan değil gelen balık. İtiraz etmeyelim diye sipariş verirken “ama lagostan farklıdır, fileto bu” gibi bir şeyler gevelemiş olsa da garson, servis edilen yemek büyük ayıp. Bu lagos değil dediğimizde, sert mizaçlı garsonumuzun “büyük balıktan kendimiz fileto çıkartıyoruz” demesi utanmazlıkta son noktaydı.
Karınlarımız zaten doyduğu için hiç tartışmaya girmedik. Son zamanlarda bizim marketlerde de yer yer dil fileto adıyla bile satılan yavan panga balığı (her halinden belli, salak değiliz) sarımsağı yiyince biraz daha katlanılır olmuş. 70’lik rakı ile 4 kişi 200 liralık hesap ve mezelerinin lezzeti ve bolluğu ile bizi ziyadesi ile memnun etti mekan. Ancak televizyona bile çıkan mekanın pangayı lagos diye yutturmaya çalışmak gibi adi dolandırıcılığa girmeye çalışması çok ayıp, o menüye panga yazsaydı da onu alırdık. Dondurulmuş olarak ithal edildiği her halinden belli balık için garsonun kendimiz fileto çıkarıyoruz demesi ayrıca acınası, bu dolandırıcılıktan pay alıyor olsa anlayacağım, maaşa talim adamsın, neden yalanı büyütürsün ki?
Kıbrıs’ta Kumar
Kıbrıs’a gelip kumar oynamamak olmaz dedik, akşamüzeri gezip çok basık olmadığı için hoşumuza giden bir tanesine girdik Girne merkezinde. Asıl büyük kumarhaneler büyük Kıbrıs Otelleri’nin içerisinde yer alıyor. Las Vegas’ta en çok 21 oynamaktan keyif almıştım ancak buralarda masalarda pot miktarı yüksek, 1 liraya 1 el oynayabilsem masaya geçecektim ama mümkün değil. Makinelerde de yok 21 ama rulet makinesi var ve merkezinde gerçek rulet topu dönüyor ekranların.
Eşimle oturduk başına, paraları kendiniz makineye atmıyorsunuz ve kazanınca size geri vermiyor. Hesaba işleniyor, o nedenle kumarın altın kuralı olan ‘kazandığının yarısını ayrı cebe koy, kumara döndürme’ kuralını uygulamak için çok uyanık olmak gerekiyor, biz olmadık. 50 lira ile girdiğim rulette 140 liraya ulaştığımda da uyanmadık. Nasıl olurda üst üste 10 kere siyah gelir diye hayıflandık sonuçta. 4 kişi toplam 90 lira bıraktık, birkaç bira ve çerez ikramı aldık, azcık vakit harcadık derken 2,5 saatin geçmiş olduğunu fark ettik. Otelimizde birer Smirnoff Ice ile geceyi sonlandırdık.
Heyecanlı bir eğlence kumar, memlekette oynanmıyor ama Kıbrıs, Batum en yakın adresler. İlginçtir, Stone Town yazımda bahsetmiştim, Tanzanya’da kumarhaneleri Türkler işletiyor.
Gerçektende çok güzel bir yazı olmuş 🙂 Özenle ve dikkatlice yazmışsınız. Tebrik ederim.
çok teşekkürler