Porto Şehir Turu; Porto – Lizbon Gezisi Notları – 1

25.10.2012 Perşembe – İzmir– İstanbul – Lizbon

Porto’ya Varış; Porto Şehir Turu

Porto Lizbon gezimiz sabah saat 04:00’te kalkmakla başladı. Önceden ayarladığımız taksi bizi saat 05:00’te evlerimizden aldı ve havalimanına getirdi. On-line check-in yapmış olduğumuzdan işlemlerimizi kolayca halledip salona geçtik ve saat 07:00’de İstanbul’a hareket ettik. İstanbul’a inişte uçağımızın alanda uzun süre dolaşarak park yeri araması, Lizbon bağlantı uçuşuna yetişme konusunda bizi endişelendirmedi değil doğrusu. Dış hatlar terminaline geçip tur şirketinin standını bulduk, rehberimizle tanıştık ve pasaport işlemlerimizi yaptırıp bekleme salonuna geçtik. Saat 10:55’te hareket eden Lizbon uçağı, 4,5 saatlik uçuş sonrasında, yerel saatle 13:25’te, Lizbon havalimanına indi (sanırım bu uçuş Avrupa kıtasında yapılabilecek en uzun uçuş oluyor). Lizbon havalimanı çok büyük; uçaktan çıkıp pasaport kontrolü noktasına gelinceye kadar birkaç kilometre yürüdük sanıyorum. Pasaport noktasında sadece 2 gişede memur olduğundan uzun bir süre beklemek zorunda kaldık. Pasaporttan geçip bagajlarımızı almaya geldiğimizde, bagajlarımızın geldiği bantta bir sonraki uçağın bagajlarının dolaşmakta olduğunu, bizim bagajlarımızın ise yere indirilmiş olduğunu gördük. Bavullarımızı alıp gümrükten çıktığımızda bizi Portekizli rehber karşıladı. Porto Lizbon turu grubunun (toplam 30 kişi idi) toplanmasını takiben terminal önünde beklemekte olan otobüsümüze bindik ve Porto’ya doğru yola çıktık. Lizbon – Porto arası yaklaşık 300km. Otoyol var ve yol kalitesi çok düzgün, asfaltta en ufak bir bozukluk görmedik. Genelde altyapı konusunu çok güzel halletmişler. Trafik kurallarına uyuyorlar, otobüsler mutlaka sağ şeritte yol alıyor ve hız sınırlarını aşmıyorlar. Çevre son derece yeşil; Portekiz’in %40’ının orman alanı olduğunu, ağaç dikmenin insanların önemli bir hobisi olduğunu öğrendik. (Brezilya’nın Parati kenti kadar yeşil mi ki) Lizbon Porto yolu kenarında gördüğümüz birçok boş araziye düzenli şekilde ağaç dikilmişti. Yolculuğumuz, arada verilen ihtiyaç molası ile birlikte, yaklaşık 4 saat sürdü. Porto’daki otelimize vardığımızda hava kararmaya başlamıştı. Odalarımıza yerleştikten sonra yemeğe çıkmak isteyenler lobide buluştuk ve rehberimizin önderliğinde taksilere doluşarak nehir kenarındaki Riberia bölgesine gittik. Burası Douro nehri kıyısında güzel bir gezinti yeri. El işlerini sergileyenler ve yan yana bir sürü lokanta mevcut. Gözümüze kestirdiğimiz birisine girdik ve menüden yemeklerimizi sipariş ettik (bizdeki gibi ürünleri vitrinde sergilemiyorlardı). Güzel bir yerel şarap eşliğinde değişik deniz ürünleri yemekleri yedik. Paella’ya benzer ama pilavı safransız ve daha suluca bir yemeklerini denedik, bir de kuru fasulye ile pişirilmiş deniz mahsulleri ve yanında sade pilav verilen yemek vardı, beğendik. Tanesi 200gr kadar gelen dev karideslerden (Tiger shrimp diyorlar) de tattık. Sonuçta Porto’da yediğimiz ilk öğüne 2 kişi 44,- Avro hesap ödedik. Yemek sonrası bir taksiye atlayıp otelimize döndük ve yattık.

26.10.2012 Cuma – Porto

Sabah saat 07:30’da kalkıp kahvaltımızı ettikten sonra saat 09:00’da Porto şehir turu yapmak üzere otobüsümüzle hareket ettik.

Portekiz yaklaşık 10 milyon nüfuslu, küçük bir ülke. Buna rağmen uluslar arası arenada kendine önemli bir yer edinmiş. Bugün dünyada ana dili olarak Portekizce’yi kullanan 7 ülke olması ve bunların arasında Portekiz’den çok büyük olan Brezilya’nın bulunması ilginç doğrusu.

Portekiz’in her iki büyük şehri de (Lizbon ve Porto) İspanya’dan doğup batıya doğru akarak Portekiz’de okyanusa dökülen nehirlerin ağzına kurulmuş. Porto’da okyanusa dökülen Douro nehri çevresinde. Esas şehir Douro nehrinin kuzey yakasında kurulu, güneyindeki bölge Vila Nova de Gaia ismini alıyor. Bu iki yakayı birbirine bağlayan 6 köprü mevcut. Porto şehir turu için önemli noktalar. Porto şehrinin eski kent merkezi UNESCO tarafından tarihi şehir olarak kabul edilmiş, Unesco dünya mirası listesine alınmış, tıpkı Uruguay‘ın Colonia del Sacramento, Fas‘ın Essaouira ya da Malezya‘nın Melaka kentleri gibi.

Avenida da Boavista; Porto Şehir Turu

Porto şehir turu, Porto şehir merkezinden geçip Avenida da Boavista bulvarına girerek başladı. Bu bulvar Portekiz’in en uzun bulvarı imiş ve yaklaşık 11 km uzunluğunda imiş. Bulvar düz bir çizgi şeklinde şehir merkezinden batıya doğru uzanıp okyanus kıyısında son buluyor. Orta refüjü ağaçlandırılmış, sağlı sollu ünlü markaların mağazaları ve lüks villalar ile apartmanlar var. Okyanus kıyısında bir fotoğraf molası verdikten sonra kıyı boyunca Porto şehir turu devam edip tarihi mekanları görerek önceki akşam yemek yediğimiz Riberia bölgesine kadar geldik.

Kıyı boyunca sık sık eski küçük kaleler var, çoğu restore edilmiş değişik amaçlarla kullanılıyor. Burada karşı yakaya geçen D. Luis 1 köprüsü var. Bu köprü 2 katlı, alt katında taşıt trafiği var üst katta ise demiryolu; ancak her iki kat arasındaki mesafe 20-30 metre gibi. Bu köprüden karşı yakaya geçerek Porto şarabı imal eden yerlerden birisine girdik; mahzenleri gezdik, bilgi aldık ve sonra üst kattaki salona geçip beyaz ve kırmızı şarap tadımı yaptık. Porto şehir turu için şahane bir mola. Porto şarabının esas mucidi İngilizler imiş. Şarabı uzun mesafelere taşırken bozulmasın diye içerisine Brandy karıştırmışlar ve Porto şarabı böylece oluşmuş. Standart şaraplarda alkol oranı %11-12 mertebesinde iken, Porto şarabının alkol derecesi %20. Bu nedenle Porto şarabı yemek şarabı olamıyor. Genelde beyazı yemek öncesinde aperatif olarak, kırmızısı ise yemek sonrasında dijestif olarak tüketiliyormuş. Şarap firmalarının çoğu İngilizlere ait olmakla birlikte yıllar içerisinde bazıları el değiştirip yerel firmalar tarafından alınmış. Bu meyanda mantar üretiminin Portekiz için önemli bir gelir kaynağı olduğunu öğrendik. Dünya mantar üretiminin %30’unu Portekiz karşılıyormuş. Daha sonraki günlerde mağazalarda, mantar levhalardan üretilmiş çantalar, şapkalar, kravat, şemsiye gibi eşyalar da gördük.

Şarap turu sonrası Porto merkezde yürüyerek biraz dolaştık ve Porto şehir turu sırasında Das Carmelitas sokağında bulunan 100 yıllık bir kitapçı olan Lello’yu gezme imkanı bulduk. İki katlı bu mağazanın özellikle asma katına çıkan merdivenleri ve ahşap işçiliği insanı büyülüyor. Mağaza içerisinde fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlar hatta gezmeye gelenlerden de çok mutlu oldukları söylenemez. Porto şehir turu saat 12:00’de otele dönüşle sonlandı. İsteyenler öğleden sonraki Braga & Guimaraes turuna gittiler, biz ise kısa bir istirahat sonrasında saat 13:00’te kendi başımıza oteli terk edip yürüyerek şehir merkezinde dolaşmaya çıktık.

Bizim Porto şehir turu olarak, önce bizdeki Beyoğlu emsali bir cadde olan Santa Catarina caddesinde dolaşıp buradaki 90 yıllık mazisi olan Majestic Cafe’de öğle yemeği yedik. Deniz ürünleri ağırlıklı olmayan bu yemeğe de, iki kişi, şarap dahil, 55,- Avro ödedik. Sonra Sa da Bandeira caddesindeki Bolhao pazarını gezdik, Belediye binası ile Intercontinental oteli arasındaki Dos Aliados bulvarında dolaştık, İstasyon binasını ve duvarlarındaki ilginç fayans panoları gördük ve otelimize döndük. Dolaşmamız sırasında ortalıkta çok sayıda ve yapışkan dilenci olması hoşumuza gitmedi. Bir de sokaklarda çok sayıda kestaneci var ancak bunların ocakları çok tütüyor ve pişen kestanelerin dışı beyaz. Ocakların üzerinde ters huni şeklinde bacaları var. Yakından inceleyince anladık ki, pişerken kestanelerin üzerine kaya tuzu serpiyorlar; bunlar yanıp tütüyor ve kestanenin dışını beyaz yapıyor. Tadı bizdekinden pek farklı değil. İstirahat sonrası akşam yemeği için bir taksiye binip yine Riberia bölgesine gittik ve burada seyahat öncesi çalışmalardan adını not ettiğimiz Dom Tonho isimli lokantayı bulup oraya gittik. Burası ilk gece ki yere göre son derece şık bir mekan. Rezervasyonumuz olmadığı için zor yer bulduk. Burada da yine deniz ürünleri ağırlıklı beslendik ve iki kişi, şarap dahil, 50,- Avro hesap ödedik. Lokantalarda yerel şarapların şişe fiyatları 14 – 20 Avro arası değişiyor. Porto şehir turu bitti, yemek sonrası taksi ile otelimize dönüp yattık.