Robben Island (Robben Adası) – Güney Afrika Gezisi Notları 2
Robben adası, Nelson Mandela’nın 18 yıl hapis yattığı, Unesco Dünya Mirası listesine girmiş ada. Adaya düzenlenen turlar elbette limandan başlıyor ve her bir turun bilet sayısı tekne kapasitesi ile sınırlı, yani günlük maksimum kaç kişinin gelebileceği belli. Bu nedenle önceden bilet alınması gereken bir tur. Robben adası turunun fiyatı 380 ZAR, ben internet sitesi üzerinden biletimi alırken 2 gün sonraya bilet bulabilmiştim.
11/2/2018
Cape Town gezilecek yerler yazımda kısaca bahsetmiştim Robben Adası turundan, bu yazımda detaylı bilgiler ve yaşadığım bu özel tecrübeyi aktarmaya çalışacağım. Öncelikle adanın kendisinin sadece hapishaneden ibaret olmadığını belirteyim. New York açıklarında yer alan Alcatraz adası gibi değil. Ada aynı zamanda Güney Afrika doğal yaşamı koruma programına dahil, fauna ve florasının korunması için özel önlemler alınmış.
Robben Adası Turu
Robben adası turu V&A Waterfront’da yer alan rıhtımdan başlıyor. Bina dahilinde aynı zamanda fotoğraf ve ses kayıtlarının da yer aldığı bir arşiv var. Ciddi yoğun insan güruhu bir önceki turu boşaltan tekneye sırayla ve güvenlik kontrolünden geçirilerek alınıyor. Robben adası, Cape Town gezimin son durağı olduğu için valizim de benim de beraberdi, buradaki güvenlik noktasında emanet olarak kabul ettiler.
Yaklaşık 20 dakika süren tekne yolculuğu sonunda adadaki limana yanaştık, bizleri otobüsler karşıladı. Her sırasında 5 koltuk olan otobüslerden dolan harekete geçti. Çoğunlukla otobüsteki rehber, arasıra da şoför mikrofon başına geçti bildiklerini aktarmak için. Önce adada yaşam olan kasabadan geçtik ve adanın Cape Town’a bakan kısmındaki ufak büfede bir fotoğraf molası verdik. Sonraki durak mahkumların kireç taşı oydukları ufak taş ocağı gibi mekan oldu. Bizdeki askeriye cezaları gibi, işe yarar bir şey ortaya çıksın diye değil, güneş altında eziyet olsun diye iş yaptırılırmış. Bu kireç taşı oyuğu içerisinde oluşmuş, gölgelik, mağaramsı yer, günümüz Güney Afrika’sının ilk parlamentosu kabul ediliyor. Güney Afrika’nın içerisinden geçtiği ayrımcılık dönemi ile ilgili notlarımı Güney Afrika ayrımcılık politikası yazımda bulabilirsiniz.
Robben Adası Hapishanesi
Ada turunun ardından, limanın yanında, bugün müze olarak hizmet veren hapishane bölgesine gittik. Hapishaneyi gezdirmek üzere bir rehber bizi karşıladı ve bizi koğuşlardan bir tanesine götürdü. Dip kısmında birkaç tane ranza bulunan koğuşun kapıya yakın kısmında iki duvar kenarına banklar konmuştu, oturduk. Rehberimiz kendisini tanıtarak başladı anlatıya, 1984 yılında 25 yıl hapse mahkum edilip içerisinde bulunduğumuz 40 kişilik koğuşa konulmuş, 19 yaşındayken.
Robben adasında politik tutuklular tutuluyormuş, hiç kadın mahkum yokmuş, hiç beyaz mahkum da yokmuş. Tüm gardiyanlar ise beyazmış. Mandela seçildiğinde tüm siyasi mahkumlara koşulsuz af getirmiş ve rehberimizin de 7 yıllık hapis hayatı sona ermiş. Hapishane müzeye dönüştükten sonra, profesyonel yardım alarak rehberliğe geçiş yapmış. ‘Bazı rehberler geceleri adada kalıyorlar ama ben gece adada kalamıyorum, kalmak istemiyorum’ dedi.
Robben Adasında Mahkumiyet Hayatı
Mahkumiyetinin başladığı zamanlarda koğuşlarda ranza yokmuş, her mahkuma iki şilte ve bir battaniye verilirmiş ve mahkumlar yerde yatarlarmış. Koğuş pencerelerinde sadece demir parmaklıklar bulunurmuş, herhangi bir ısıtma sistemi de yokmuş. Daha sonra tek kişilik hücrelere karyola, koğuşlara ise ranza gelmiş, daha da sonra pencerelere cam takılmış. Aydınlatma ise en baştan beri varmış ve ışıklar her zaman açık tutulurmuş. Binada ısıtma sistemi hiçbir zaman olmamış. Aileler tarafından ziyaret ise ancak 3 ayda bir mümkün oluyormuş ve 30 dakika sürüyormuş. Bu ziyaretlerde de yiyecek, içecek, kıyafet ve benzeri herhangi bir şey vermeleri kesinlikle yasakmış.
Sabah 6’dan akşamüzeri 4’e kadar kapılar açık oluyormuş, akşamları ise herkes koğuşlarında, hücrelerinde. Haftada 5 gün çalışıyorlarmış, kireç taşı bölgesinde, gözlüksüz ve şapkasız olarak. Çok mahkumun gözleri zarar görmüş, hatta Mandela’nın da gözlerinin gördüğü zarar nedeniyle ağlayamadığı anlatıldı. Mahkumlara uygulanan kötü muamele ve işkence nedeniyle 20 mahkumun hayatını yitirdiği aktarıldı.
Cumartesi hapishane bahçesinde serbest oluyorlarmış, futbol ve tenis oynayabiliyorlar, sohbet edebiliyorlarmış. Rehberimiz çok iyi bir futbolcu olduğu konusunda hayli iddialıydı, mahkumların oluşturduğu 14 takım arasında lig düzenlerlermiş. Nelson Mandela’nın tercihinin tenis oynamak olduğunu da belirtti rehberimiz. Pazar günleri ise bina içirişinde hapislermiş, oda ve hücreler arası dolaşmak serbestmiş, hapishane kütüphanesine erişim de.
Nelson Mandela’nın Mahkumiyeti
Rehberimiz kendi koğuşunda anlatıyı yaptıktan sonra bize hapishaneyi gezdirdi, bahçedeki oyun alanlarından başlayarak. Açık alanlarda yer yer hapishane dönemine ait fotoğraflar da sergileniyor. Tek kişilik odalar ayrı bir binada, tecritten daha çok özel oda gibi değerlendirilmeli diye belirtti rehber. Ancak gördüğüm kadarıyla koğuşların, 40 kişi tarafından kullanılıyor olsa da tuvalet ve duş bölgesi var, hücrelerin ise kapılar kitlendikten sonra tuvalet ve duşa erişimleri yok, hücrelerinde bulunan kovaları kullanıyorlar ihtiyaçlar için.
Nelson Mandela’nın Robben adasındaki hücresi diğer hücrelerinden faklı şekilde işaretlenmemiş, tabelası bile yok. Rehber, koridora girince sağdaki dördüncü hücre dedi, koridordaki tüm hücreler gibi o hücre de kilitliydi, tek fark içerisinde ihtiyaç kovasının kapaklı şekilde duruyor olmasıydı. Başka bir koridorda kapısı açık bir koğuş da bulunuyordu.
Koğuş ve hücre mahkumları arası yemek ayrımı yokmuş ancak asyalı ve zenci mahkumlar arası yemekler farklıymış. Her ikisi gruba da yetersiz yemek verilirken, zencilere daha az şeker içeren bir menü uygulanıyormuş. Her iki gruba da asla taze meyve verilmiyormuş.
Acıların aktarıldığı, hüzün dolu Robben adası turu, ulaşımlar da dahil yaklaşık 4 saat sürüyor. Son tekne ile dönerken rehberimiz de teknedeydi. Modern Güney Afrika’nın temellerinin atıldığı bu hapishaneden, adadan kaçabilen hiç olmamış, ancak sağlık koşulları nedeniyle hastaneye sevk olduktan sonra hastaneden ana karadayken kaçanlar olmuş.
Comment(3)