Midilli Adası Gezisi Notları – 1
Gezimiz sabah saat 07:00’de özel otobüs ile İzmir’den Ayvalık’a hareket ederek başladı. Geziye katılan arkadaş grubumuz bu sefer 18 kişi idi. Yol üzerinde bir noktada turu düzenleyen acente yetkilisi de bize katıldı. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuk sonrasında Ayvalık rıhtımına ulaştık. Ne rıhtımdaki büfede ne de çevre büfe ve kafelerde bir Ayvalık tostu bulamayışımız kahvaltı seçeneğimizi simitle sınırladı. Yaklaşık yarım saatlik bir bekleyiş sonucu feribotumuz rıhtıma yanaşınca, pasaport ve gümrük gişeleri açıldı ve kontrolleri tamamlayıp gemiye bindik. Feribotta bizim gruptan başka yolcu olmayışı da ilginçti. Ayvalık – Midilli arasındaki yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürdü. Feribot rıhtıma yanaştıktan sonra pasaport ve gümrük kontrolünden geçip, yürüyerek hemen limanın arkasındaki otelimize geldik ve odalarımıza yerleştik. Otel rıhtım caddesi üzerinde, köşede, L şeklinde bir yapı. Odaları geniş ve rahat ve hepsi deniz manzaralı (Blue Sea Hotel). Saat 12:30’da, yürüyerek şehir turu yapmak üzere, yerel rehberimiz önderliğinde, otelden ayrıldık. Sempatik yerel rehberimiz aslen Adanalı bir Türk. Yıllar önce bir Yunan bayanla evlenip Yunanistan’a yerleşmiş, birkaç yıl önce de Midilli’li olmuşlar; eşi hakimmiş. Turumuz boyunca bizlerle çok yakından ilgilendi, bilgilendirdi, sorunlarımıza çözüm üretti. Kısacası kendisinden çok memnun kaldık (M. Fatih Avdan – Fotis Tours).
Bizim Midilli adası olarak bildiğimiz adanın asıl adı Lesvos. Adanın merkezi konumundaki kasabanın adı Midilli. Bu ada, Ege adaları arasındaki 3. büyük ada imiş (Girit ve Euboea’dan sonra). Kordondaki kafe ve lokantaların arasında yürüyerek aradaki Valilik binası, eski Belediye binası, eski Osmanlı Bankası binası, Ticaret Odası binası ve tarihi Taş Kahve’yi gördük. Taş Kahve’nin içerisinden arka sokağa geçerek balıkçı pazarını görüp Aghi Theodori kilisesinin önüne geldik. Buradan devamla restorasyon çalışması yapılmakta olduğundan içerisini gezemediğimiz kalenin öbür yanına geçip, orada deniz kenarındaki bir lokantada öğle yemeği molası verdik. Yemekte değişik salatalar, piyaz, ızgara ahtapot, ızgara ve tava kalamar yiyip Uzo içtik ve 2 kişi 32,- Avro hesap ödedik. Yemeklerde sofraya ilk olarak kızartılmış ve üzerine zeytinyağı dökülmüş ekmek getiriliyor olması ilginçti. Bu arada gerek tava, gerekse ızgara kalamarların bizdeki gibi halka şeklinde dilimlenmiş değil de bütün olarak yapıldığını belirtmeliyim. Ayrıca, Midilli’nin önemli bir Uzo üretim merkezi olduğunu, burada onlarca Uzo fabrikası bulunduğunu da öğrendik. Lokantalarda Uzo’nun sadece 20 cl’lik şişelerle veriliyor olması ilginçti (ortalama fiyatı 7,- Avro). Marketlerde ise değişik boyutlarda şişeler bulunuyor; hatta 5 litrelik plastik bidonda satılan Uzo da gördük. Bazı fabrikalarda doğrudan şişeyi götürüp ona dolum yaptırılabiliyormuş. Yemek sonrası yürümeye devam edip, Osmanlı döneminden kalma, minaresi yıkılmış durumdaki Yeni Cami’yi ve onun yanındaki, restore edilip sanat galerisi olarak kullanılmakta olan, hamamı gördük. Yolumuza devamla şehrin hemen her tarafından görülebilen, ilginç kubbeli Agios Athanasios Metropolit kilisesini görüp fotoğrafladık. Kasabadaki müzelerin hep kapalı olduğunu rehberimiz üzülerek belirtti; bu nedenle hiç müze gezemedik. Daha sonra Taş Kahve’ye girip kahvelerimizi içtik ve sonra akşam programına kadar dinlenmek üzere otelimize döndük.
Akşam saat 21:00’de otobüs ile otelden hareket edip, yaklaşık yarım saat mesafedeki bir sahil oteline geldik. Programa göre o akşam taverna gecesi olacaktı, ancak mevsim dışı olması nedeniyle yeterli katılımcı bulunamadığından program değiştirilmişti. Otelin lokantasının o saate boş olmasını garipsedik. Lokantada, canlı müzik eşliğinde, fiks menü akşam yemeğimizi yedik. Menüde hem et hem de deniz ürünlerinden vardı, Uzo eşliğinde iyi gitti. Ancak kendimizi Sirtaki yapmaya hazırlamış olduğumuzdan, çalınan romantik müziklerin buna izin vermemesi canımızı sıktı. Saat 23.30 civarında biz mekandan ayrılmaya hazırlanırken, mekana halen yeni gelenler olması ve boş masa kalmamış bulunması ilgimizi çekti. Otelimize dönüp yattık.
Not: Fotoğraf makinesinin tarih ayarı hatalı kalmış
butun kalamar izgarasi (sepia a la plancha), barselona’daki favori yemeklerimizin basinda geliyordu. hem restoranlarda, hem marketlerde bolca bulunuyordu. hey gidi hey 🙂
Fotoğrafı var mıdır?
bizim fotograflar arasinda bulamadim ama google image search yapinca cikiyor bir dolu… bizim yediklerimiz bu sayfadakine benziyordu: http://recetassaboresypasiones.files.wordpress.com/2013/05/sepia-a-la-plancha.jpg
Barselona yazısı istemeden önce fotoğrafları bir tarayın istedim 🙂
barselona yazilmaz, yasanir 🙂
Midilli’yi ziyaret edecekler için “Midilli Ege’nin Huzur Köşesi” adlı gezi kitabımız bu yaz yayınlandı…
Midilli’nin güzelliğini, eşsiz özelliklerini, misafirperver sıcakkanlı ada halkını, tarihi kilise ve manastırlarını, arkeolojik alanlarını, Ortaçağ Kalelerini, tadını damaklarda bırakan lezzetlerini Türk ziyaretçilere en iyi şekilde tanıtmak istedik. Ama aynı zamanda Osmanlı’nın adadaki kültürel mirasını da vurgulamak istedik. Bunun için kitabımızda camilere, okullara, kalelere, medreselere, hamamlara ve hatta adadaki en küçük hatıralarımız olan çeşmelere dahi yer verdik.
Kitabı dilerseniz aşağıdaki linklerden temin edebilirsiniz.
Huzurlu bir Midilli tatili dilerim 🙂
Işıl Büyükkal
http://www.kitapyurdu.com/kitap/midilli-amp-egenin-huzur-kosesi/371038.html&publisher_id=1904
http://www.dr.com.tr/kitap/midilli/slevent-deniz/egitim-basvuru/gezi/gezi-anlatimi/urunno=0000000651709
http://www.idefix.com/kitap/midilli-s-levent-deniz/tanim.asp?sid=MBJZ4X53W004RGAIILTM
http://www.pandora.com.tr/urun/midilli-egenin-huzur-kosesi/445837
Midilli hakkında Türkçe bir eseri kazandırdığınız için teşekkürler, ellerinize sağlık.