1. Home
  2. Mekanlar
  3. Fransa
  4. PARİS…PARİS…PARİS – 3

PARİS…PARİS…PARİS – 3

0

Dalloyau'dan crem brulee13 Mart 2011

Paris’e gelip de kahvaltıda croissant yememek olur mu? Günümüze Pantheon yakınlarındaki bir cafede croissant ve krep yiyerek başlıyoruz. Kahvaltı öncesinde gözüme Dalloyau (La Fayette’de pasta yediğim pastaneden) çarpınca kahvaltıda karnımı pek doyurmamaya çalıştım. Hemen akabinde Pantheon’a gidiyoruz ve içeri girmeden bina etrafında kısa bit tur atıyoruz. Pantheon Paris’in Quartier Latin bölgesinde bulunuyor, bir kilise olarak inşa edilmişse de, Fransız Devrimi sonrasında kilise fonksiyonunu kaybetmiş ve önemli Fransız entelektüellerinin gömüldüğü bir anıt mezar halini almış. Buradan Luxemburg bahçesine geçmeden önce Dalloyau pastanesine uğruyoruz. İçerideki pasta ve tatlı çeşitliliği beni kararsızlığa itse de bir Fransız klasiği olan crem brulee’de karar kılıyorum. Bahçeye girer girmez ilk gördüğüm bankta afiyetle mideme indiriyorum.

Louvre müzesi

Angelina'nın sıcak çikolatasıSeyahatimize başlamadan önce Pazar gününü yağmurlu veriyordu hava durumu. Biz de yağmurlu havada dışarıda olmak yerine müze ziyaretlerini bu güne bırakmıştık. Orhan daha önce Louvre müzesini gezdiği ve burasını da gezmek yarım güne asla sığmayacağı için (1 hafta az gelir diyen yorumlar var) D’orsay müzesine giriyoruz (her zamanki gibi kuyrukta bekledikten sonra). Burası eski bir tren garı, 1986 yılından beri müze olarak kullanılıyor ve 19. yüzyıla ait sanat eserleri sergileniyor. Burada sanat eserleri sergilenen, en ünlü ve bilindik ressamlar Monet, Van Gogh, Pissaro, vb. Bu müzedeki turumuz bitirdikten sonra Sein Nehri’nin karşısına, Louvre müzesine geçiyoruz. Müzenin içerisine giremesek bile bahçesinde dolaşıp, meşhur cam piramidi görüyor ve müzenin bahçesinde bulunan Paul’den kahve ve panni alıp hemen oracıkta karnımızı doyuruyoruz. Bu geziye gelmeden önce aldığım Paris kitabında, dünyanın en güzel sıcak çikolatasının Angelina pastanesinde olduğu yazıyordu. Kitaptaki tarife göre bu pastane Louvre’a bakan caddede bulunuyor. Sabah tatlımı yemiş olsam da aklımda sıcak çikolata var. Louvre’dan çıkınca dükkan numaralarını takip ederek bulmaya çalışıyoruz bu pastaneyi ama günün yorgunluğu da üzerimizde olduğu için yol git git bir türlü bitmiyor. Bulduğumuz ilk duraktan otobüse biniyoruz fakat bu sefer de otobüs ile geçiyoruz mekanı. Geçerken pastanenin önündeki uzun kuyruk hemen gözüme çarpıyor. Yinede şansımızı denemek için mekana geliyoruz fakat birden 2 sıra olduğunun farkına varıyorum. Sıralardan bir tanesi take away sırasıymış. Hemen kendime sıcak çikolatayı ve daha sonra yemek için kitapçıkta da resmini gördüğüm Mont Blanc tatlısını alıyorum. Müthiş lezzetli sıcak çikolatamı içe içe Opera Binası’nın oraya geliyoruz. Binanın önünde müzik yapan bir grup genç var ve bize keyifli anlar yaşatıyorlar.

Opera binası önü çalgıcıları

Belleville'de biraBuradan sonra nereye gitsek diye düşünürken aklımıza Belleville geldi. Filmlere konu veya sahne olan bu yer metro hattında bulunduğu ve çok uzakta olmadığı için gitmeye karar verdik. Burası Paris’in varoşu gibi. Ortamdaki insanların üstü başı, dükkanlar, evler hemen sınıf farkını yansıtıyor. Biraz dolaştıktan sonra bir bara oturup biralıyoruz. Akabinde Marais bölgesine geliyoruz. Burada biraz dolaştıktan sonra Place des Vosges’in bahçesini turluyoruz. Paris kitabımızda bu meydanda Hotel Sully diye bir yer olduğundan ve buranın arka çıkışında Paris’in saklı bir hazinesi olduğundan bahsediyor. Mekanın etrafını birkaç defa turlamamıza rağmen bu arka çıkışı bir türlü bulamıyoruz maalesef. Buradan tekrar Bastille meydanına geçip akşam yemeği için mekan aranıyoruz. Fakat buradaki yerler çok içimize sinmeyince Latin Quarter’a geçip güzel bir restorana oturuyoruz. Bu akşamki menümüzde soğan çorbası, midye, portakallı ördek, rumsteak, peynir tabağı ve dondurma var. Keyif keyif yemeğimizi yedikten sonra çok geç saatlere kalmadan otelimize geri dönüyoruz.

14 Mart 2011

Bugün saat 14.30 uçağı ile geri dönüyorum. Öğlene kadar vaktim var. Nasıl değerlendirsem, hangi görmediğim yere gitsem diye düşünürken Montparnasse tarafına gitmeye karar verdim. Buraya varınca bir yerden kahve aldım ve dün Angelina’dan aldığım Mont Blanc tatlısını afiyetle yemeğe başladım. Bu da çok lezzetliydi fakat içerisindeki krema biraz ağır geldiği için hepsini bitiremedim. Bu bölgede 1973 yılında inşa edilmiş ve zamanınsa Avrupa’nın en büyük ticaret merkezi olan Tour Montparnasse binası var. Buranın 56. Katına çıkmak mümkündü ama ben tercih etmedim ve burada da bulunan Galerie Lafayette binasını biraz dolaşıp otele geri döndüm. Eşyalarımı alıp Paris-İstanbul-İzmir uçuşu ile evime sorunsuz bir şekilde döndüm.

Mayıs 2011

LEAVE YOUR COMMENT

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir