29.09.2013 PAZAR – ÇEŞME
Gezimiz, saat 17:00’de Çeşme’den gemimizin hareket etmesiyle başladı. ETSTUR’un işlettiği gemi Aegean Paradise isimli, 325 kabin ve 1274 kişi kapasiteli, 8 katlı, 23.300 grostonluk, 174 metre uzunluğunda, 24 metre genişliğinde, 310 mürettebatlı imiş. Ancak bu seferde geminin yarım dolu olduğunu öğrendik. Gemiye binişte pasaportlarımızı görevliye teslim ettik, teker teker fotoğraflarımız çekildi ve bilgisayara kaydedildi, hem oda kartı hem de harcama kartı olarak kullanacağımız kartlarımız verildi. Standart güvenlik tatbikatı sonrasında havuz katına (7. Kat) çıkarak çay ve kurabiye ikramı ile geminin limandan ayrılışını, Havana Band Claro Scuro’nun hareketli müziği eşliğinde, izledik. Daha sonra ileriki günlerde yapılacak ekstra turlarla ilgili bilgilendirme toplantısına katıldık, katılacağımız ekstra turlara karar verip kayıt yaptırdık ve sonra üçüncü kattaki Pacific isimli yemek salonunda açık büfe yemeğimizi yedik. Gemi tam dolu olmadığından, restoranda genelde uygulanan iki oturumlu yemek düzeni uygulanmadı, herkes istediği zamanda yemeğe gidebildi. Yemek sonrası 3. Kattaki lobby barda müzik dinleyip yattık.
Rodos
30.09.2013 PAZARTESİ
Sabah kalktığımızda gemi Rodos’ta rıhtıma yanaşmıştı. Kahvaltı sonrası, kara turlarına katılacak olanlar, gösteri salonunda toplandık ve seçtiğimiz turun rehberi eşliğinde gemiyi terk edip rıhtımda beklemekte olan otobüsümüze bindik. Bu arada, gemiye her giriş – çıkışta oda kartlarımız bilgisayara okutuluyor ve çekilmiş olan bilgisayara kayıtlı resmimiz ile kontrol ediliyor. Seçmiş olduğumuz Antik tur, dünyanın 7 harikasından birisi olan Rodos Heykeli’nin (Kolossos) bulunduğu Mandraki limanına gidişle başladı. Limanın giriş ağzında bulunan söz konusu heykelin yüzyıllar önce yıkılmış olduğunu söylemeye gerek yok. Bugün sadece, ayaklarının olduğu yerlerde, kaide üzerine konulmuş birer geyik heykeli bulunuyor.
Fotoğraf çektikten sonra, Monte Smith tepesine çıkarak oradaki Apollon tapınağının kalıntılarını (sadece 3,5 sütun ayakta), küçük amfi tiyatroyu ve çok iyi durumdaki Odeon’u gördük. Daha sonra surlarla çevrili antik şehre Porte d’Amboise kapısından girerek, şövalyelerin yaşamış olduğu Büyük Üstatlar Sarayını detaylı şekilde gezdik. Birkaç defa yeniden inşa edilmiş olan bu sarayın odalarındaki taban mozaiklerinin Kos adasından getirilmiş olması ilgimizi çekti. Saray sonrasında Şövalyeler Sokağını katettik, Osmanlı’lardan kalma camileri ve kütüphaneyi gördük, Hipokrat çeşmesi civarında biraz serbest dolaştıktan sonra gemiye dönüp öğle yemeğimizi yedik ve biraz dinlendik. Gemimizin yanaştığı rıhtım antik şehre yürüme mesafesinde olduğundan, öğleden sonra yürüyerek gemiden ayrıldık ve hem antik şehirde hem de yeni şehirde dolaştıktan sonra gemiye döndük. Yaya olarak, kızgın güneş altında yaptığımız bu gezi sonrası sırılsıklam terlemiş olduğumuzdan duşlandık ve akşam yemeğine geçtik. Rodos antik şehri Unesco koruması altında ve söylendiğine göre Dubrovnik’ten sonra ikinci en iyi korunmuş antik şehir durumunda imiş. Rodos adası 12 adaların en büyüğü imiş ve adada 3.500 kişilik bir Türk nüfus da varmış. Şehrin kuruluşu M.Ö. 408 yılı olarak belirtiliyor. Gemimiz saat 20:00’de Rodos’tan hareket etti.
Mikonos
01.10.2013 SALI
Sabah uyandığımızda gemimiz Mikonos’a varmıştı ancak rıhtım dolu olduğundan yanaşamamış ve açıkta demirlemişti. Bu nedenle adaya ulaşım tekneler ile sağlanıyordu. Ancak biz kahvaltı yaparken, zaten kapalı olan hava iyice kapattı ve bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Bu nedenle, yağmur duruncaya kadar karaya inmemeye karar verdik. Nihayet öğle saatlerinde yağmur kesildi ve hava açtı, biz de yemeğimizi yedikten sonra karaya çıktık. Mikonos kasabasının labirent gibi olan dar sokaklarında dolaştık, Küçük Venedik diye anılan bölgeye ve yel değirmenlerinin olduğu kısma gittik. Bir kafede oturup soluklandık ve yeteri kadar gezdiğimize karar verdikten sonra yine tekne ile gemiye döndük. Saat 18:00 civarında rıhtımda yer açıldığından gemimiz rıhtıma yanaştı.
Gemi rıhtıma yanaşırken oradaki köpeğin gemiden atılan ipleri kapıp en yakın elektrik direğinin etrafına dolaması çok seyirlik bir gösteri idi. Geminin yanaştığı rıhtım kasabadan çok uzakta olduğundan, kasabaya gitmek isteyenler için, bedeli mukabili otobüs servisi vardı. Kasabadaki kafenin garsonundan aldığımız tüyo, artık mevsim dışına çıkıldığından gece hayatının renkliliğini kaybettiği şeklinde olduğundan, gece karaya çıkmayıp gemide vakit geçirdik. Bu ada 86 km2 yüzölçümünde imiş ve yaklaşık 10.000 nüfus barındırıyormuş. Mevsim sonu olmasına rağmen ada turist kaynıyordu, koyda demirlemiş, bizimkinden başka 3 yolcu gemisi daha vardı.
Santorini
02.10.2013 ÇARŞAMBA
Sabah saat 06:00’da gemimiz Mikonos’tan hareket ederek Santorini’ye doğru yol almaya başladı. Saat 14:00 gibi Santorini’ye ulaştık. Burada rıhtım olmadığından karaya ulaşım yine teknelerle yapılıyor. Burada da tur aldığımız için (Günbatımı turu) toplantı salonunda bir araya gelip rehberimiz önderliğinde gemiyi terk ederek tekneye bindik ve kıyıda bizi bekleyen otobüsümüze ulaştık. Önce, adanın ucundaki Oia köyüne geldik. Rehberimiz eşliğinde burayı kısaca dolaştıktan sonra verilen serbest zaman içerisinde daha detaylı gezme imkanımız oldu. Hatta bir kafeye oturup soluklanma şansı da bulduk. Sonra tekrar otobüsümüze binip adanın sarp olmayan diğer yüzünden geçerek Pyrgos’taki şarap fabrikasına geldik. Kısa bir fabrika turu sonrasında, denize nazır terasta şarap tadımı yaparak güneşi batırdık. Gün batımı sonrası hemen hareket ederek adanın merkez kasabası Fira’ya geldik ve burayı da kısaca dolaştıktan sonra deniz kıyısına inen teleferik kuyruğuna girdik. Santorini açıklarında 4 adet yolcu gemisi beklemekte olduğundan insan trafiği çok yoğundu. Yaklaşık yarım saatte sıramız geldi ve teleferikle deniz kenarına inip oradan tekne ile gemimize döndük.
Santorini volkanik bir ada olduğundan adanın bir kenarı çok sarp ve yüksek, diğer kenarı tatlı bir eğime sahip ve dolayısı ile tarıma elverişli. Volkanik toprak olduğundan bağcılık gelişmiş ve şarapçılık önemli bir geçim kaynağı imiş. Ada çevresindeki denizin derinliği yaklaşık 350 metre civarında olduğundan, gelen gemiler demir atamıyorlar, sürekli motor çalıştırarak yerlerinde durmaya çalışıyorlar. Ada 46 km2 büyüklüğünde olup, Fira kasabası denizden 300 metre yüksekliğinde. Geleneksel olarak Fira kasabasından deniz kenarına, yaklaşık 600 basamaklık bir merdivenli yoldan, yürüyerek veya katır sırtında ulaşılıyormuş Zengin bir aile bu teleferiği yaptırıp adaya bağışlamış ancak teleferik taşıma ücretinin mutlaka katır ücretinden fazla olmasını ve böylece katırcıların işlerine mani olmaması vasiyetini yapmış. Teleferikten elde edilen gelirle adaya hava limanı yapılmış ve bir de ambulans uçağı alınmış (adada yeterli tıbbi tesis olmadığından, acil durumda olanların ana karaya gönderilebilmesi için). Gemide son akşam yemeğimizi yedikten sonra valizimizi toparlayıp odamızın kapısına çıkarttık, resepsiyona uğrayıp ekstralarımızın hesabını ödedik ve yattık.
Dönüş Yolu – Rodos – Mikonos – Santorini Gezi Notları
03.10.2013 PERŞEMBE – ÇEŞME
Sabah 07:00’de kalkıp kahvaltıya çıktık. Gemimiz saat 08:00’de Çeşme limanına yanaştı. Pasaportlarımızı teslim alıp odalarımızı terk ettik ve kat sırası ile gemiyi terk etme anonslarını takip ederek limana indik. Bavullar geminin yanına çıkartılmıştı; valizimizi bulup gümrük kontrolüne yöneldik. Pasaport kontrollerimiz yapılmış olduğundan, oyalanmadan limandan çıkabildik ve böylece bir geziyi daha noktalamış olduk.
Ekim 2013
Comment(1)