Las Vegas seyahatimizin son günlerinde Las Vegas gösterileri konusuna biraz odaklandım, çoğu da ücretsiz.
12 Ocak 2011
Kahvaltı yerine otel içerisinde 80li yılların teması ile hazırlanmış restorana gidiyoruz. Ben hamburger tercih ediyorum, zaten uyanalı baya oldu ve saat 2yi buldu. Biz yemek yerken Bayan garsonlardan ikisi (bir tanesi 3 insan boyutlarında) tam da bizim masanın yanına 2 sandalye çekip ellerine mikrofonları alıp şarkı söylüyorlar. Onlar bitirince bu sefer beylerden ikisi restoran içinde dolaşarak düet yapıyorlar. Güzel fikir, keyifli uygulama.
Las Vegas Gösterileri
Sistem incelemek amacıyla Aria otele gidiyoruz, bir oda tutup çalışıyoruz. Sonra ben Santana konserine gitmek üzere gruptan ayrılıyorum. Santana konseri Hard Rock Hotel’de, bu sefer yol uzunluğuna hazırlıklıyım fakat oraya varınca beni kötü bir sürpriz bekliyor. Santana hasta olduğu için konser iptal edilmiş. Bana bir bira ikram ediyorlar, ben de biramı içerken bara gömülmüş kumar makinelerinde biraz kumar oynuyorum. Oradan seksi garsonları ile meşhur Hooters restoranının oteline ve doğal olarak gazinosuna gidiyorum. Ne yazık ki bizim otelin üzerine burası son derece tutucu kalıyor. Ama kumarda şanslıyım. Otobüse atlayıp dün göremediğim, Las Vegas gösterileri içinde yer alan ‘Sirens of TI’ gösterisini izlemeye gidiyorum. Treasure Island otelinin önünde 2 tane korsan gemisi var, gösteri birinde bayan diğerinde erkek dansçıların olduğu bu iki teknenin savaşını konu alıyor. Erkeklerin teknesi yüzüyor, top atışları yapıyor. Bayanların teknesi yanıyor ama savaşı bayanlar kazanıyor. Batan teknelerini (evet batırdılar tekneyi) suya atlayıp terk ediyor korsanlar ve diğer tekneye yüzüp (geceleri hava soğuk) bayanlarla sonsuza kadar mutlu yaşıyorlar. Fotoğraf makinemin pilinin bitmiş olması kötü, Las Vegas’ın ücretsiz etkinliklerinin en iyilerinden birini adam gibi kayda alamadım.
Hemen karşıdaki Plazzo oteli dolanıp Outback’de bir ‘prime rib’ ile karnımı doyuruyorum. Sonrasında bizimkilerle buluşup Mirage oteline yöneliyoruz. Burada otelin önünde patlayan bir volkan var, onu izliyoruz, Las Vegas’ın ücretsiz eğlencelerinden. Serkan bey hasta olduğu için onu çok yormayıp, otele dönüp geceyi kumar oynayarak tamamlıyoruz.
13 Ocak 2011
Sabah tekrar Aria otelin yolunu tuttuyoruz, odadan çıkışı gerçekleştirip bu şık otelin içindeki sevimli kafede karnımızı doyuruyoruz. Çok fiyatlı mekandaki unlu mamuller nefis. Vegas geldiğim en pahalı şehir sanırım, Amerikalıların çok pahalı diye nitelediği Londra bile Türkiye’den ucuz sonuçta. Ben kıyaslama yaparken para birimi değiştirmiyorum. Gelir düzeyini düşününce bizde bir lira olan şey burada 1 dolar, avrupada 1 avro olmalı düşüncesi ile. Bizde hizmet ve ekmek ucuz, benzin, alkol, yemek (taze sebze hariç), iletişim, elektronik, kozmetik, ulaşım çok pahalı. Bu kafede pahalı bulduğum yiyecekleri TL çevrimi yapılsa bile İstanbul’da bu fiyata yiyemeyeceğimizi hatırlatıyorlar bana. Planlar ayrı olduğu için burada ayrılıyoruz, ben önce Santana bilet iadesi (113$) işiyle ilgileniyor sonra gezme moduna giriyorum.
Sirk Gösterisi – Las Vegas Gösterileri
İlk durağım Paris oluyor. Önüne Eyfel kulesinin bir kopyası dikilmiş Fransız temalı otelin kumarhanesi arkasında dar sokaklardan oluşan sevimli bir alışveriç merkezi var. Özellikle kahvaltı büfesini çok şık konumlandırmışlar. Unlu mamuller bölümü ayrı dükkan, peynirci ayrı dükkan formatında. Buradan Flamingo’ya geçiyorum, burada Wildlife Habitat adında bir park hazırlanmış, ufak boy bir doğal yaşam parkı diyebilirim. Sadece flamingolar yok ama ağırlıklı balık ve kanatlılar, siyah kuğular özellikle güzel geliyor bana. Sonraki durağım tekrar Bellagio, gündüz gözüyle su fıskiyelerini izleyip kaydediyorum, gösteriler yine öncekilerden farklı. Buradan ayrılınca da Circus Circus oteline gidiyorum. Kumarhanenin ortasında asma kat şeklinde sirk alanı var. Kumar makinelerinin üzerine trabolincileri korumak için file gerilmiş. Her yarım saatte bir gösteri oluyor bu sahnede, Kenya’lı akrobatların gösterisini izliyorum. Çok eğlenceliler, bu asma kat ve çevresindeki balkon bir çocuk rüyası adeta, lunaparklarda olan top ve halka atma tarzı ufak oyunların onlarcası var. Alışveriş merkezinin ötesindeki lunapark ise ne yazık ki kapalı.
Cirque Du Soleil – “O” – Las Vegas Gösterileri
Otele dönüp bizimkilerle buluşuyorum, Bellagio oteline dönüyoruz Cirque Du Soleil’in O gösterisine biletimiz var, balkonun en ön sırasından. Biraz geciktiğimiz için bir burgercide seri şekilde karnımızı doyuruyoruz. Otelin içindeki salon 2000 kişilik ve günde 2 gösteri yapılıyor, biz erken saattekine katıldık ve salon full. Aldığımız biletler en ucuz ikinci kategoriden ve 116$ para ödedik. Sahnenin içi doldurulabilen devasa bir havuzdan oluştuğu gösteri hakkında pek değerlendirme yapmayacağım. Ka ile Alegria arası olduğunu belirteyim, benin gibi bu gruba hasta olanlar anlar. Osman bey ile Serkan beye de Cirque Du Soleil hastalığı bulaşıyor böylece.
Çıkışta tekrar otel önü fıskiyeleri izliyoruz, yine farklı bir gösteri. Sonra seri adımlarla Sirens of TI. İkisini de bizimkiler hala izleme fırsatı bulamamıştı ben de kaydetmek istiyorum zaten. Las Vegas ücretsiz eğlencesi sonrası bitkin durumdaki Serkan beyi otele uğurlayıp biz son gecemizi sokaklarda gezinerek geçirmeye karar veriyoruz. Sokak barı diyebileceğim bir yerde canlı müzik var, rapçiler sahnede, sahnenin önünde insanlar dans ediyor. Biralarımızı alıp manzarayı seyre dalıyoruz. Düşüp kalkan sarhoşlar, birbirine kur yapanlar, amerikanın meşhur tombul kızları da burada. Dönüşte otobüs durağında profesyonel bir bayan geliyor yanımıza. Buralarda kumarhaneler hariç oluyor bu durum, Bellagio önünde 1000$ olan fiyat otobüs durağında 150’e inmiş durumda, bayanlar arasında da fark var elbette. Burada da fuhuş yasak ama gözünüze sokuyorlar. Fuar girişinde bile üzerinde bayan resimleri ve telefonlar olan kartvizitler dağıtan Latin Amerikalı adamlar vardı. Ellerindeki kartları birbirine çat çat çat diye vurup uzatıyorlardı. Bir de yol kenarlarında gazete kuutuları gibi metal, önü camlı kutular var, içerlerinden ücretsiz olarak katalogları alabiliyorsunuz; latinler kataloğu, asyalılar gibi. Elbette telefonda fuhuş konuşulmuyor, sadece tanışma için ücret isteniyor, gerisini aranızda anlaşırsınız uygun bahşiş karşılığı diyorlar. Uygun bahşişin ne olduğu meçhul. Bir de striptiz klüpleri için yanaşıyor insanlar gece yanınıza ellerinde mekan tanıtan kataloglar ve gitmek isterseniz sizi bekleyen limuzin. Biz otelimize gitmeyi tercih ediyoruz, kumarhanede son oyunlarımı oynuyorum. 100$ bütçe ayırmıştım kumar için yarısı ile döneceğim evime.
14 Ocak 2011
Havalimanına erken geldiğimiz için bizim için ekstra uzun olan bekleyiş uçaktaki belirsiz süre rötar ile daha da uzuyor. Bir kaç saat boyunca biraz rötarımız var diye geçen süreç sonunda bavullarımızı geri verip bizi otele gönderiyorlar. South Point Hotel diye merkezden hayli uzakta bir dev. Otelde “Rodeo” şampiyonası varmış, kovboy şapkalı bu kadar adamı birarada göreceğimi hayal bile edemezdim. Giriş işlemlerimizi yapıp restorana atıyorum kendimi çok açım ama gece yarısı bile kuyruk beklemek gerekiyor restoranda. Bir makarna yiyip, otelde kısa turlanıp odaya dönüyorum. Tüm gün kayıt işleri ile geçti.
15 Ocak 2011
Otelden bizim aramamız sonucu uçağın hazır olduğu bilgisini alıyoruz, uzun taksi kuyruğu, uzun check-in kuyruğu ve aktarmaların yeniden ayarlanması sonrası nihayet dönüşe geçebiliyoruz. Bu Amerika’dan ikinci rötarlı gelişim, San Francisco sonrası geçtiğim Salt Lake City’den de dönüşte Chicago’da mahsur kalmıştım bir gün. Amerika’da aktarma yapmadan Avrupalı bir hava yolu firması (British) ile uçmak güzel. Uçak da kaliteli ikramlar da da sıkıntı yok. 16sı gecesi varıyorum evime.
Şubat 2011