Avustralya – Yeni Zelanda; Cook Dağı, Tekapo Gölü ve Christchurch
Christchurch’e olan otobüs biletlerimizi de Naked firmasından almıştık. Saat değişikliğine dair bildirim mesaj atmışlardı, erkenden kalkıp otobüsü beklemeye başladık. Yok ortalıkta, oraya bak buraya bak bulamadık. Bizi Milford Sound’a götüren sürücümüz James’i bulduk, bizim otobüsü bulamadık. Meğerse saati değişen bir önceki günkü turmuş, biz ucundan kaçırmamayı başarmışız. Sonuç olarak hatalı kalkış sonucu erken bir kahvaltı ile başladık güne. Yumurtalı, domuz pastırmalı, muffin kekli kahvaltı 2 kahve ile 20nzd tuttu.
Otobüs çok yeni ya da lüks değil ama yarıdan az doluluk olduğundan yayılmak mümkün. Sürücümüz gene yol boyunca aktarabileceği bilgi varsa konuşuyor. Öğlene doğru gerçek turkuaz renkli Tekapo gölünde, Cook dağı manzarasında şoför değişimi oldu. Cook dağı Yeni Zelanda’nın en yükseği ve kiwi dağcılarında antrenman sahası. Everest’e tırmanan ilk tırmanan dağcı olan Yeni Zelanda’lı Edmund Percival Hillary de antrenmanlarını Cook dağında gerçekleştirmiş.
Yolculuk çok keyifli manzaralar sunuyor, özellikle de Tekapo gölü, ancak Milford Sound gezisi sonrası, “doğal güzellikleri görürüz” düşüncesiyle tercih ettiğimiz otobüs yolculuğunun çok da gerekli olmadığını düşünmeye başladık. İki gün üst üste muhteşem manzaralarda uzun otobüs yolculuğu yapınca kayıtsızlaşmaya başlıyor insan ister istemez. Biz de başkalarının gezi notlarına daldık, özellikle buraya yaşamaya gelenler enteresan konuların altını çizebiliyor. Örneğin Yeni Zelanda 1893 yılında kadınların oy hakkını genişleten ilk ülke olmuş. Kadın hakları konusunda süratli ilerlemenin vardığı noktayı Emet Değirmenci şu ankdotla anlatmış: “Daha önce Türkiyeli erkekler arasında şöylesi bir diyaloğa kulak misafiri olmuştum. ‘Burada erkeklerin esamesi üçüncü sırada anılır abi. Önce kadın hakları, sonra hayvan hakları ve doğa ve üçüncü olarak da biz erkekler… Baksanıza üç dönem üst üste başbakanımız bile kadın’.”
5’de Christchurch’e varıyoruz ve Dorset House hosteline yürüyoruz. Normalde konaklamalarda aradığımız bize özel banyolu, temiz bir odadan ibarettir. Burada ilk kez ortak banyolu bir odayı tercih ediyoruz çünkü onun bile geceliği 100nzd. Odaya eşyaları bırakıp, ertesi sabahın karga kahvaltısı saatine havalimanı ulaşımımızı ayarlayıp çıkıyoruz dışarıya.
Dorset house parka çok yakın ve parkın içerisinde bir botanik bahçesi var, biz de önce oraya yöneldik. Geniş bir alanı güllere ayırmışlar parkta ancak güller henüz açmamış. Botanik bahçesinin çiçeklerinden çok parkın kalanındaki ağaçlar bizi etkiledi. Spora düşkün kiwiler elbette koşu güzergahı olarak kullanıyorlar mekanı.
Park sonrası Dorset’deki görevlinin tavsiyesi ile kano çıkış yerine gittik ancak kapalıydı. Pek geniş olmasa da nehri kullanıyor yerel halk. Oradan şehir merkezine yöneliyoruz. Buraya gelmeden önce Yeni Zelanda’lı tanıdığımın Christchurch’e vakit ayırmasanız da olur söyleminin nedeni en net şehir merkezinde görülüyor. 2010 ve 2011 yıllarında iki büyük deprem geçirmiş şehir ve merkezi yıkılmış durumda. Kilisenin yıkıntıları adeta bir afet müzesi gibi korunuyor, bölgeye siren sesi yayınlıyorlar. Bazı binaların yerleri boşaltılmış, bize göre sağlam görülen diğerlerine ise giriş yasak, yıkılmayı bekliyorlar.
Vaktiyle hareketli olduğu hissedilen merkez tedirgin edici şekilde boştu. İki farkı yer önerilmişti akşam yemeği için, yemeği daha övülmüş olsa da hostelden uzakta olanı tercih etmedik. Victoria sokağında bar ve restoranlar var çok sayıda olmamakla birlikte. Biz de içimize sinen bir tanesinde etlerimizi yedik, ilk kez kuzu ‘steak’ yeme şansım oldu ve çok memnun kaldım. Sokaklar hareketsiz, açık mekan sayısı az ancak mekanlar dolu ve gelen insanlar hep şık giyimli. Yemek sonrası otobüslere yayılmış yarı açık barda biralama yaptık.
Christchurch’un en hareketli caddesi Victoria’da sonlandı bizim Yeni Zelanda turumuz. Ertesi sabah erkenden ayrıldık mekandan. Havalimanına bizi götüren taksici son kez kiwilerin sohbet etmekten ne kadar hoşlandıklarını gösterdi. İzmirli olduğumuz bilgisini öğrenince İncil’de adı geçen yedi şehirden birinin Smyrna olduğunu, mutlaka okumamız gerektiğine kadar vardırdı konuyu.
Muhteşem doğasına ve sıcakkanlı insanlarına hayran olduğumuz güzel ülkede daha keşfedecek çok şey var. Tekrar gelebilmeyi umuyoruz.
Ozon deligi mi yoksa o gorunen, ufomsu grimsi bulutumsu sey?
Bizi Milford Sound’dan kaçırıp Tekapo’ya bırakan ufo o 🙂
Cook dağının şapkası diyelim o buluta 🙂
BENDE KURBAN BAYRAMINDA 20 GÜNLÜK BİR AVUSTURALYA TAZMANYA VE YENİ ZELLANDA TURU YAPTIM EN BEĞENDİĞİM YERLER HOBART, MERCAN KAYALIKLARI, ULURU, ABOLJİNLERİ MOHORİLER, BUZUL,VE DAHA ÇOK YER VAR MUTLU OLDUĞUM BİR TATİL OLDU KISACA
Biz programımıza Tasmanya ve outback bölgelerini dahil edemedik, gördüklerimiz içerisinde kalbimizi çalanlar özellikle Milford Sound, Cairns ve Sydney oldu. Umarız tekrar gitme şansı oluşturabiliriz.