Bosnia & Hersegovina
Bosnia and Hersegovina, bizim dilimizde ise Bosna-Hersek, tarihimizden bir parça olan çocukluğumdan beri ziyaret etmek istediğim topraklar. Lise öğrencisiyken yardım için çalışmalar. Boşnakların canla başla yardım toplayışları hep aklımdaydı. Nihayet ihtisas öğrenimi sonunda yurt dışında ilk aklıma gelen bizden vize istemeyen kardeş ülke Bosna-Hersek oldu. Vize istemeyi bırakın pasaportumun bir sayfası daha harcanmasın diye eski Yunanistan giriş mührünün bulunduğu sayfaya giriş mührü bastılar.
Doğa olarak bu kadar mükemmel bir yer olduğunu daha önceden bilmediğim bu ülkeyi ve insanlarını tanıma fırsatı buldum. Neden bu kadar az insanımızın bu ülkeye gittiğini de sorguladım ama cevap bulamadım. Kültür yakınlığı o kadar güzel bir şey ki, bir kez daha anladım. O topraklarda bizden bir şeyler var. Osmanlı eserlerinin en nadideleri İstanbul ve Edirne ile birlikte Saraybosna ve Mostar’da olduğunu gördüm. Büyük usta Mimar Sinan’ın öğrencileri onun tarzında yapılarda hünerlerini sergilemişler. Saraybosna’daki Başçarşı ise en çok Bursa’yı hatırlatıyor. Tamamen Müslümanların denetimindeki Başçarşı alışveriş, konaklama ve eğlencenin tümünü birden karşılıyor. Üç gün, üç gece burada dolaştım, yedim içtim, hiç bıkmadım. Başçarşı neredeyse tamamen Osmanlı yapısı bir eser. Bakırcılar çarşısı, kuyumcular çarşısı ve diğer çarşılar bizimkilerin aynısı. Başçarşı savaşta neredeyse tamamen yıkılmış. Gazi Hüsrev Begova Vakfı tarafından yeniden inşa edilmiş. Osmanlı buralarda 150’ye yakın han yapmış. Bunlardan sadece birkaç tanesi bugün ayakta. Moriça Han 465 yıldır hizmet veriyor. Çarşı içinde en çok tercih edilen yemek cevapi adını verdikleri köfte. Köftede baharat yok, ama olağanüstü lezzetli. Somun derseniz ekmek arası demek oluyor. Kaymak dileyene tabağın içinde veriyorlar. Koyu kıvamlı bir ayranı da yoğurt adıyla yanında servis edebiliyorlar. Üç kere cevapi yedim, doyamadım. Bizim Toroslar’da olduğu gibi hayvanlar dağlarda kekik ve reyhan ile beslendiği için etler çok leziz. Tarık Hodzic’in dükkanını tavsiye ederim, çarşının başında ara bir yerde, ama önündeki Galatasaray bayrağı sayesinde hemen göze çarpıyor. Çok fazla köfteci var ve hepsi sabahtan akşama kadar dolup taşıyor. Bu cevapi denilen köfte o kadar seviliyor ki McDonalds firması bu bölgeyi inceledikten sonra cevapi ile rekabet şansının olmadığını düşünerek yatırıma girmemiş. Dünyada McDonalds’ın uğramadığı ülke olarak geçiyor. Bir de burek adını verdikleri kıymalı börekleri var. Ben et fazla sevmediğim halde içine bol miktarda kıyma konmuş olan bu börek içimi baymadı. Bir de çarşı girişinden sola dönüldüğünde ileride ev yemeği yapan lokantalar da var. Onlar da mutlaka denenmeli, ama çalışanlara geleneksel Boşnak yemekleri tatmak istiyorum demeyin, çünkü cevap zaten geleneksel Türk yemekleri oluyor, farklı olarak bizde görmediğin soğan dolması ilginç geldi. Lahana sarması ise lahana ve kıymadan kaynaklanan nedenlerle bizimkinden iki kat lezzetli. Bir de aşçı tabağı şeklinde dört-beş çeşit yemeği aynı anda tattırıyorlar, fiyat bizim para ile en fazla beş lira oluyor. Yine Başçarşı içinde akşamları gece hayatı başlıyor, bizim Eminönü veya Kemeraltı gibi geceleri boşalmıyor burası. Genç insanların doldurduğu kafe ve barlar özellikle üniversite binalarının yakınlarında yoğunlaşıyor. Başçarşının hemen dışında nehrin diğer yakasındaki bira fabrikasının (brewery) pub bölümü en etkileyici yerlerden biriydi, mutlaka gidin, bira kalitesi bana Brüksel’in en iyi siyah biraları ile aynı, hatta daha iyi geldi. Suyu ve malzemesi kaliteli, mekan da güzel olunca tadına doyum olmuyor.
Boşnaklar Müslüman olmakla birlikte taassup sahibi insanlar değiller, Fatih Sultan Mehmet Han burada Müslümanlığı yaygınlaştırmak için ılımlı fikirleriyle tanınan Manisa’lı Ayvaz Hoca’yı görevlendirmiş. Bosna’ya Osmanlı ordusunun gelişi her yıl Boşnaklar arasında Ayvaz Dede Şenlikleri adı verilen bir bayramla kutlanıyor. Osmanlı’nın Bosna’ya gelişi tarihinin en kansız fethi olmuş, buradaki Boşnak prenslerin daveti üzerine gelmişler. Daha önce Hıristiyanlığın Bogomil mezhebine mensup Boşnakların inançları da oldukça ilgi çekici. O yüzden yazının son bölümüne Bogomil inancı hakkında bir paragraf ekledim. Bosna’da kadınlarda tesettür giyme oranı Türkiye gibi, ama tesettürdeki kadınların da sosyal ilişkileri bizimkinden daha güçlü göründü bana, burada beş vakit namaz kılan, mini etek giyen dudakları rujlu kızlar da var.
Saraybosna’da dış mahallere gittiğimizde ise tarihi eserden çok adım başı olan mezarlık var. Şehirde 250 bin şehidin yattığı 77 adet şehitlik mevcut. Bu şehitlikler evvellinde futbol sahası, otopark, park, boş arazi iken bugün ebedi istirahatgah olmuşlar. Bazı Boşnak kardeşlerimize göre bu ölümler değerlerini unutan bir millete bir lütuf, kimine göre ise bir ceza… Savaş sonrası üç kadına bir erkek düştüğü söyleniyor. Çarşıdaki işletmelere bakılırsa bu kesinlikle doğru, neredeyse her yerde kadın hegemonyası var. Kadınlar acıları unutmak ve hayatlarını iyileştirmek için canla başla çalışıp ülkelerine sahip çıkıyorlar. Binalardaki kurşun izleri hemen göze çarpıyor, kimisi parasızlıktan, kimisi de olanların unutulmaması için tamir edilmemiş. Şehrin sonlandığı mahallelerden birinde savaş için inşa edilmiş bir tünel var ki, Boşnak Mühendislerin zekasını ve azmini gösteriyor. Şehre gelen yardımı engellemek isteyen Sırp güçleri olduğu gibi şehri kuşatmış, sadece küçük bir alandan şehir dışına giriş çıkış yapan Boşnakların üzerine de ateş kusuyorlarmış, bu durumda onlar da bu alanı geçebilmek için yaklaşık 800 metre uzunluğunda içinde raylı sistem bulunan bir tünel inşa etmişler. Buradaki müzede savaş hakkında bir video gösterimi de yapıyorlar.
Saraybosna’dan çıkıp irili ufaklı pek çok cami ile kilisenin bir arada olduğu yerleşkeyi geçip Neretva Nehri’ni takip ederek Mostar’a ulaşıyoruz. Neretva nehri Mostar’ı ikiye ayırarak geçiyor. Mostar Köprüsü yine bir Boşnak olan Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından yapılmış. Savaşta 1993 Kasımında Hırvatlar tarafından bombalanarak yıkılmış. 1999 da bir Türk firması tarafından aslına uygun olarak inşasına başlanmış, 23 Temmuz 2004 de açılmış. Mostar minareleriyle ve bir Osmanlı şehri olması özelliği ile meşhur bir şehir. Silüetinde minareler öylesine yer hissettiriyor ki Hırvatlar bu etkiyi kaldırmak için devasa bir çan kulesi inşa etmişler. Şehre hakim bir tepeye de dev haç işareti dikmişler. Şehir federasyon dahilinde Hırvatların elinde bulunuyor. Hırvatlar normalde yaşadıkları bölgelerde yüksek bir yere Haç işareti dikiyor normalde, çan kuleleri de cami minareleri kadar yüksek olmasa da uzunca, ama savaştan sonra yapılan bu çan kulesi ve haç işareti Hırvat’ların bu işi inadına yüksek ve kocaman yaptığını gösteriyor. Ancak Unesco’nun dünya kültür miras listesinde yer alan Osmanlı eseri Stari Most (Mostar Köprüsü ve çevresindeki yapılar) bölgesine kıyasla Hırvatların yeni inşa ettikleri kule ve Haç olabildiğince estetikten yoksun. Üstelik Mostar köprüsünü yıkan Hırvat topçusu ile dev Haç’ı yapanların aynı insanlar olduğunu öğrenince gel de kızma bu yobazlığa… Pansiyoner olarak kaldığım evde bir video izledim ki köprü yıkıldıktan sonra havaya kutlama ateşi açan Hırvat askerleri, bunun yanında çekimi yapan Boşnak kameramanın gözyaşlarını tutamayarak ağlamaya başlaması çok sinir bozucu karelerdi. Bütün bu yaşanmış acılara rağmen Mostar alabildiğine güzel, Adriyatik etkisi ile ılıman, insanları konuksever, bize karşı çok sıcak. Ancak Bosna’nın tümünde bizi ne kadar sevseler de zaman zaman derin sohbetlere girildiğinde bir kırgınlık, bir dargınlık hissedilebiliyor. Ama bunu yüzüme karşı hiç söylemediler. Genel olarak bu insanlar tüm şirinlikleri rağmen kendilerine bu katliamı ve acıyı reva gören tüm insanlığa karşı kırgın. Belki de zor zamanlarda kendilerini yalnız ve çok yardımsız bırakan kardeşlerine dargınlar. Mostar’a savaş zamanı 500 kadar Pakistan’lı savaşçı gelmiş, elbette Türkiye’den de gelmiş, askerlerimiz de ellerinden geldiği kadar yardımda bulunmuşlar, ama sanırım Boşnakların hakkı daha fazlasıymış. Aradan neredeyse 15 yıl geçmesine rağmen hala savaş yorgunu bir ülke Bosna.
İlk olarak Bulgaristan’da ortaya çıkan Bogomilciliğin adı, rahip Bogomil’den gelmekte. Balkanların her tarafına yayılan Bogomilciliğin zamanın İstanbul’unda gelişmesi, 1100’lerde, önde gelen Bogomilcilerin yargılanıp hapsedilmesi, önderleri Basileios’un halk önünde yakılması olayı gerçekleşmiştir. Bulgar çarı Boris ve Sırbistan kralı Stefan Nemenja tarafından şiddetle bastırılan Bogomiller Bosna’ya sığınmışlar. Bu bölge mezhebin kalesi durumuna gelmiştir. Burada değişikliğe uğrayarak patarene (Bosna inancı) adını alan mezhep, yöneticiler ve soylularca da benimsenerek ulusal bir harekete dönüşmüştür. Avrupa’nın güneydoğusu Osmanlıların eline geçtikten sonra, Birçok bogomilci, özellikle de Bosna’dakiler İslamiyeti benimsemiş ve mezhep unutulmaya yüz tutmuştur. Ortaçağ’da, Bulgaristan dolaylarında ortaya çıkmış bir Heterodoks inanç akımı olan Bogomilcilik tıpkı İslam Heterodoksları gibi sivil itaatsizliği savunur, yaşadıkları topraklarda hiyerarşik düzeni reddederler ve çoğunlukla gezgin keşiş/derviş hayatı sürerlermiş. Bogomil keşişleri, İtalya ve Fransa’ya kadar ulaşarak, öğretilerini yaymış ve buralarda Kathar inanışının doğmasına önayak olmuşlardır. Anarşizmin ilk temsilcileri olarak kabul edilirler. Otoriteye karşıdırlar. Halkı sivil itaatsizliğe yöneltmeyi, çar’dan nefret ettirmeyi, ırgatları ağalarına karşı ayaklandırmayı misyon edinmişlerdir. Din konusunda da radikal söylemleri ve davranışları vardır. Çağdaşlarına göre oldukça fantastik bir topluluktur. Her daim Anadolu Heterodokslarıyla yakın ilişki içinde olan, hatta vakti zamanında şeyh Bedrettin’e de yardım eden Bogomiller, 14. yüzyıldaki Osmanlı fethinden sonra çoğunlukla Bektaşiliğe yönelmişlerdir. İnanç sisteminde teslise yer olmayan bu Hıristiyan mezhebi tanrının birliği inancı (tevhit) noktasında İslam’a daha yakın bir anlayışa sahip olması mensuplarının kısa sürede İslam’a yönelmeleri ve Müslüman olmaları sonucunu doğurmuştur. Özellikle Katoliklerle problem yaşayan Bogomiller için Osmanlı bir kurtarıcı olmuştur.
Ağustos 2012
Bogomilcilik’i daha önce duymamıştım, çok ilginç bir konuymuş gerçekten.
Bir kez daha Bosna’ya yolum düşerse bu konuyu derinlemesine araştırmaya çalışacağım.
Güzel ve detay bilgi için teşekkür ederim.