Dubrovnik Anıları; Eski Yugoslavya’nın Yollarında 3
Mostar gezisi akabinde Dubrovnik’e doğru çıkıyoruz yola. Yolumuzun bir kenarı nehir, nehir kenarında ise şirin evleri ile küçük yerleşim alanları bulunuyor. Zitomislici II’de kısacık bir mola veriyoruz. Nehir kenarına inip, hemen sokuyoruz ayakları serin sulara.
Bundan sonraki durağımız küçük bir sahil kasabası, Klek. Deniz kenarı acayip kalabalık, arabayı park edip, kendimizi güzel denize atmak istiyoruz ama ne mümkün, arabayı park edecek yer yok. Böyle olunca kısaca etrafa bakınıyor ve yolumuza devam ediyoruz.
Hava aşırıcı sıcak ve deniz süper gözüküyor. Gözümüze kestirdiğimiz ilk koyda, Neum’da hemen duruyoruz. Mayolarımızı giyip, atıyoruz kendimizi sulara. Güzel bir deniz keyfinden sonra, sıra karnımızı doyurmada, ben sardalya, eşim ise midye yiyor. Yemekler pek matah değil maalesef (19 avro). Neum Bosna Hersek’e ait yegane deniz kıyısı. Yolda ilerlerken geçiş enteresan oluyor. Hırvatistan sınırından çıkıp Bosna sınırına giriyoruz, hemen sonrasında ise de Bosna‘dan çıkıp Hırvatistan’a giriyoruz.
Most Bistrina köprüsünden geçtikten bir süre sonra Dubrovnik anıları oluşturmak üzere körfeze varıyoruz.
Dubrovnik’e görkemli bir köprüden giriyoruz. Tam da körfez çıkışında büyük bir cruise gemisi, ihtişamı ile daha da bir şıklaştırıyor körfezi.
Eski şehrin içerisinde bulunan Saint-John Apartments (gecelik 445 kn yaklaşık 80$) pansiyonumuza yerleşiyoruz. Buradaki ev sahibimiz de müthiş misafirperver. Tam bir aile işletmesi olan pansiyonun sahipleri de bizim odamızın hemen yanında kalıyorlarmış. Ev sahibimiz bizi köpeği ve oğlu ile tanıştırırken, ne içeceğimizi soruyor ve hemen akabinde soğuk biralar ile geliyor, güzel Dubrovnik anıları başlıyor. Bizi pansiyonun terasına çıkartıyor ve gezilecek yer önerileri sunuyor ve Türkiye’ye seyahat etme arzusundan bahsediyor.
Dubrovnik Surları; Dubrovnik Anıları
Odamıza eşyaları bırakıp, duş aldıktan sonra hemen dışarı atıyoruz kendimizi. Meşhur Dubrovnik merdivenlerinden inerek eski şehrin yakınına geliyoruz. İlk önce para bozduruyoruz. Karadağ ve Bosna Hersek’de eur geçerken, burada Hırvat Kuna’sı geçerli.
Akşam 7 gibi eski şehrin içerisine girdiğimizde, sur ziyaret saatinin kapanma vaktinin geldiğini öğreniyoruz. Tam bu esnada Türk bir grup ile karşılaşıyoruz. Bir süre onların arasına takılıp rehberlerinin anlattıklarını dinliyoruz. Kale duvarları çok yüksek, kale içi sokaklar daracık. Aydınlığı ve açık havayı seven bizler, hemen limana atıyoruz kendimizi.
Biraz daha yürüdükten sonra, surların üzerine konuşlanmış, süper manzaralı Cafe Buza’da soluklanıp, güneşin batışına karşı içkilerimizi yudumlamak istiyoruz ama mekan acayip kalabalık. Oturacak masa bulamayınca, hemen kayalıkların üzerine yerleşiyoruz, diğer turistler gibi.
Akşamüzeri içkimizi içmemek olmaz tabii. Bir marketten aldığımız bira ve Smirnoff Ice’ı (Brezilya’da tanıştığım bu içki süper. Keşke bizde de olsa.) cips eşliğinde limanda yudumluyoruz.
Biraz daha turlandıktan sonra yine limana nazır Foklisar Restoran’da şarap eşliğinde pizzalarımızı götürüyoruz (200 kn). Dün beri yaptıklarımızın notlarını alıyoruz, Dubrovnik anları kayda alınıyor yani.
01 Eylül 2012
Erken kalkıyoruz ve 8.00’de surların açılması ile beraber başlıyoruz yürüyüşe ve yaklaşık 1,5 saat içerisinde tamamlıyoruz. Sabah vakit kaybetmemek için, açlığımızı dünden kalan Boşnak börekleri ile bastırmıştık. Yürüyüş sonrası kahve eşliğinde sandviç ve incirli kek yiyoruz.
Sonrasında da hemen Kotor’a doğru yola çıkıyoruz.
Şu Dubrovnik’e bir ben gidemedim, oysa 1 adım ötede. Hen,z vize yokken gitmeli aslında ama bakalım ne zaman.
Saint-John Apartments, gecelik 80$ bana çok fazla gelir! 🙂
Çok popiler olmuş durumda Dubrovnik. Turist mekanı olmuş, kültüre dair çok şey alınamıyor. Konaklama konusunda çift olunca ihtiyaç duyulanlar artıyor, biz gezgin ruhlu turistleriz daha çok.