8/11/2011
Trinidad’a geçiyoruz Cienfiegos’tan, Trinidad yapılacak şeyler listemizi gerçeklemek için. Dünya mirası listesindeki şehir bize ufak çaplı bir şok yaşatıyor. Güneşin battığı bu saatlerde kent son derece iç karartıcı, pis ve güvenliksiz hissi veriyor, huzursuz oluyoruz. Bütün evlerin yere kadar uzanan pencerelerinde demir parmaklıklar var ve insanlar bize biraz tuhaf bakıyor. Yolun kapatıldığı noktada ev sahibemizin gelip bizi almasını bekliyor. Son derece şık ve bakımlı bayan bize katılıyor ve güvenlik görevlisinin açtığı yoldan devam ediyoruz.
Casa de La Musica’da Gece; Trinidad Yapılacak Şeyler
Gittiğimiz evi görünce de rahatsızlığımız sürüyor ama içeriye adım atınca durum değişiyor. Güzel dekore edilmiş geniş salon ve açık mutfağı geçince iç bahçeye ve buraya bakan odalarımıza geliyoruz. Biraz koku olsa da ev ve odalarımız şahane. Yerleşip hava tam kararmadan kısa bir Trinidad turuna çıkıyoruz. Trafiği sınırlandırılmış bölgede evlerin yerlere kadar uzanan pencereleri 6 kata bölünmüş, aralarını 5 parmak aralarla dikine çekilmiş diğer bağlantılarla bağlanmış parmaklıklar örtüyor, fakat bu bölgede ahşap ve çok şık görünüyorlar. Unesco Dünya mirası listesinde olduğu için bu mimari özelliği koruyorlar fakat merkezin dış halkalarında bunlar metal ile yapılmış, bize de huzursuzluk hissini biraz bunlar vermiş gibi görünüyor. Tüm şehirde yerler Arnavut kaldırımı ve eski kentin kalbinde bunlar oldukça eski olduğu için oldukça engebeli.
Casa de la Musica, şehrin en merkez noktası. Amfi tiyatro gibi basamak basamak yükselen meydanın etrafında barlar var. En üst noktasında yer alan restorana gidiyoruz. Sipariş ettiğimiz karışık tabak ıstakoz, domuz bifteği, balık içeriyor ve eşimle bana leziz akşam yemeği olarak keyif veriyor. Burada fiyatlar da daha uygun seviyeye iniyor. Yemeğin sonuna doğru da meydanda müzik başlıyor ve kalabalık süratle artıyor.
Ön tarafta bir masaya taşınırken artık mekan tamamen doluyor. Çevre barlar gerek yerlerde oturanlara gerek masadakilere servis yapıyorlar, içkiler plastik bardakla sunuluyor. Küba’da genel olarak içki ucuz ve nefis kokteyller yapıyorlar. Gruplardan biri inince diğeri sahneye çıkıyor ve farklı tarzda müzikler ve danslar sunuyorlar, insanlarda dans ediyor elbette. Çılgın bir açık hava barı burası, insanların arasında kısa bir tur atınca kalabalığın yarıya yakınının yine biz Türklerden oluştuğu anlaşılıyor. İlerleyen saatlerde müziğin Afrika köklerine dönmesi ve melodinin zayıflaması bizim yorgunluğumuzla da birleşince geceyi sonlandırıyoruz.
Iguana Adasına Tekne Turu; Trinidad Yapılacak Şeyler
9/11/2011
Peynirli sabah kahvaltısına, sandviçlerimize sahip olduğumuz günün etkinliği Katamaran ile resifleri görmeye gitmek, trinidad yapılacak şeyler listemizin kıymetli maddesi. Sabah tekneye gidip kalkış saatini öğrenip yerimizi ayırttıktan sonra (kişi başı 45 CUC) yakındaki otellerden birine, sandviçlerimizin yanına kahve almaya gittik. Her şey dahil sistemindeki otel bize kahvelerimiz ikram etti. Türklerle doluydu bu otel de, ve bu grup otelden ayrılmaya hazırlanıyordu. Bir türlü anlamayı başaramadığım için, acaba ben Türk değil miyim diye düşünmeme neden olan tipik manzara vardı. Herkes stok yapmaya çalışıyordu. Restoran kısmına girmedik fakat, meyvelerin, çerezlerin, unlu mamullerin hatta tabak bardağın çantalara burada da girdiğine şüphem yok. Bize kahve ikram edilen bar bölümünde herkes kendisine 2 şer bardak (plastik) kokteyl hazırlatıp o bardaklarla otobüslerine yöneliyordu.
Katamaranın tepesinde cuba librelerimizi yudumladığımız keyifli yolculuğun ardından resiflerde yüzeceğimiz yere vardık. (Resif deniz canlılarının birlikte yaşadığı habitattır diyebiliriz sanırım, mercanlar ise denizlerin omurgasız hayvanlarıdır.) Hepimize palet ve şnorkel dağıtıldı. Burada resifler sığ olduğu için tüpsüz dalış yapılıyor ki hiçbirimizin tüplü dalış lisansı olmadığı için bizim tercihimiz oldu. Fotoğraf makineme su geçirmez kılıf bulamadığım için çok hayıflandım; birbirinden ilginç balıkları kovaladığım, yaprak gibi mercanlara temas ettiğim, top şeklindeki rengarenk mercanlara dalıp gittiğim, kayaların arasına dalıp balıkları taciz ettiğim ve bize verilen bir saatlik sürenin nasıl sonuna geldiğimizi anlamadığım bu deneyimi fotoğraflarla belgeleyemedim. Neyse ki daha sonraki seyahatlerimde, Akabe Anıları, Zanzibar Kumsalları ve Büyük Resif gezilerinde bu tecrübenin daha fazlasını yaşayabildim.
Tekne bizi öğle yemeği için İguana adasına götürdü. Bu beyaz kumlarla ve palmiyelerle kaplı adada iguanaların gıdılarını bile okşadım, en eğlenceli manzara ise Karayip Korsanları filminde zihinlere kazınan kabuklu yengeçlere benzeyen yaratıklardan yüzlercesinin etrafta dolanıyor olması idi. Açık büfe öğle yemeğinde ana yemek Paellayı andıran tavuk ve deniz mahsullü, lezzetli bir pilavdı. Yemek sonrasını adayı dolaşarak, içkilerimizi alıp bir palmiye altında yayılarak ve denize girerek geçirdik. Üç günlük yüksek temponun üzerine hepimize çok iyi geldi.
Trinidad Şehir Turu; Trinidad Yapılacak Şeyler
Dönüşte, sahilde tekrar kısa bir yüzme molası verdik, suyun son derece az tuzlu olduğunu belirtmeliyim. Trinidad’a vardığımızda ise günün aydınlığında Lordes bizi gezdirdi. Yerel el işleri pazarı toplanıyordu. El işçiliğinin çok düşük değerde olduğu ülkede genelde çok kaliteli ve ucuz hediyelik eşyalar bulunması beklenir (Hindistan, Tayland gibi), fakat Kübalılar bu konuda son derece zayıflar. Her masada aynı şeyler vardı. Lordes bizi Trinidad’ın olmazsa olmazını yapmaya götürdü, La Canchanchara adlı mekanın kendi adıyla anılan kokteylini içmeye, Trinidad yapılacak şeyler listenize ekleyin. İçine bal katılan kokteyl nefis, özellikle karım bayıldı. Çok Türk geçmiş son günlerde mekanlardan, perküsyoncu da darbuka diye başladığı sohbetle bize güzel bir perküsyon gösterisi sunup bizden bahşişi koparmayı başardı.
Yemek için ayrıldık, eşim ve ben kaldığımız evden bize yemek pişirmelerini rica etmiştik, yerel tatları denemek umuduyla. Ev sahibemizin çok ünlü olduğunu mekanın tıka basa dolu olmasıyla anladık. O kalabalıkta bize de yetişmeyi başardılar fakat pek yerel tatlar sundukları söylenemez, domuz bifteği ve yanında fasulyeli son derece lezzetli pilav, salatası ve içeceği ile 22CUC.
Akşam elbette eğlencenin merkezine yöneldik yine. Trinidad’ın bir özelliği de çok fazla sanat galerisi ve ressama ev sahipliği yapması. Aslında galeri değil resim dükkanı bunlar. Onları turlayıp, ertesi gün satın almak üzere 2 tanesini gözümüze kestirdik. Casa de la Musica’da bir önceki akşamdan çok daha iyi gösterilerle enerjimiz yettiğince sürdürdük geceyi. Genel olarak pahalı olan ülkede içkiler son derece ucuz ve kokteyller nefis.
Kaçak Puro Alışverişi; Trinidad Yapılacak Şeyler
10/11/2011
Sandviçlerimize duyduğumuz güvenle, kahvaltıyı dert etmeden attık kendimizi Trinidad sokaklarına. O sokak senin, bu sokak benim yürüdük. Sabahın erken saatlerinde turistlerden arınmış, yerel halka kalmış durumdaydı kent. İlk ulaştığımızda bize hiç güven vermeyen mekanın artık bize bu kadar kendini sevdiriyor olması şaşırtıcı. Küba’da geçirdiğimiz vaktin belki de en büyüleyici saatleri. Resimlerimizi aldık, dersteki teneffüsteki öğrencileri izledik. Heryeri aklımızın almadığı kadar temiz Küba’da ilk kez sokakta temizlik yapan çalışanları gördük. Bir film sahnesi içerisindeymişçesine hissettik.
Bir de kaçak puro eğlencesi yaşadık. Yanımıza yanaşıp “Cohiba” diyen Kübalıdan kaçak puro almaya karar verdik. Bizi evine doğru götürürken yolda son günlerde çok Türk geldiğinden bahsedip, sizin oralarda Küba’ya yönelik özel tanıtım kampanyası mı var diye sordu. Tek katlı, az pencereli, tuğla eve vardığımızda salondaki koltuğa oturup beklememi söyledi. Bir süre sonra iç odaya çağrıldım, masaya puroları dizmişlerdi, orijinal kutuları ve etiketleriyle. Humberto’nun pazarlık edin tembihine ilk kez burada devletle pazarlık olmaz cevabı almadık. İlk baştaki fiyatın yaklaşık yüzde kırkına bir grup puro aldık.
Comment(2)