Heidelberg Gezilecek Yerler
Heidelberg gezilecek yerler yazısına vesile olan seyahat tamamen sürpriz şekilde ortaya çıktı. SAP şirketinin 2 ayrı etkinliğine aynı tarihlerde davet edildik, ikisi için de gitmesi doğru olan kişi ilgili yazılım ekibinin önderiydi ancak aynı anda ki yerde olamayacağı için Heidelberg yakınında olana benim gitmem istendi. Ben de hafta sonunu plana ekleyip kendime gezi rotası çıkardım.
7/06/2018
Seyahatin iş kısımlarını bitirdikten sonra akşamüzeri vardım Heidelberg’e, tren istasyonunun hemen karşısında turizm ofisi var, oraya uğradım, sıra bana gelince az İngilizce bilen görevliden edinebildiğim tek şey ufacık bir haritaydı, beklediğime değmedi.
Otelim eski şehir merkezine çok yakın, tren istasyonundan 15 dakika yürüme mesafesinde, her ne kadar düz bir yol olsa da hayli sıcak günler geçiren Almanya’da bu yürüyüş terletici oldu. Otele yerleşip, iş konuları için biraz bilgisayar başında vakit geçirdikten sonra Heidelberg gezilecek yerler keşfine akşam vakti başladım.
Hauptstrasse
Heidelberg’in kalbinin attığı cadde. Trafiğe kapalı, sanırım 2 kilometre uzunluğunda. Caddeyi çevreleyen binalar en fazla 4 kat yüksekliğinde ve görsel dokuyu bozacak tabelalara izin verilmemiş. Klişe bir benzetme olarak Beyoğlu gibi diyeceğim ama bu ana cadde üzerine masalar atmış restoranlar da var. Heidelberg gezilecek yerler listelerinde yer alan hemen her yer bu cadde üzerinde ve yakın çevresinde yer aldığı için uğramamak mümkün değil. Tesadüfen keşfettiğim bir durum, cadde başlangıcındaki meydanda Galeria Kaufhof var, bina dışında bir asansör buranın en üst katındaki self servis restorana çıkıyor, kente biraz yukarıdan bakmak için güzel bir seçenek.
Marktplatz – Heidelberg Gezilecek Yerler
Bu ana cadde bir anda geniş meydana ulaşacak, kilisenin önünde. Ortada bir havuz ve havuz çevresine onlarca masa ile yayılmış restoranlar. Elbette banklar da var. Biraz soluklanmak, dinlenme molası vermek ve çevreyi izlemek için doğru nokta. Ben bir düğün kutlamasına denk geldim mesela, meydandaki turizm ofisinin kapısına dizildi şık giyimli insanlar karşılıklı olarak, ellerde kalpler, konfetiler. Gayet şık giyimli (ama gelinlikli değil), genç çift kapıdan çıkınca alkış kıyamet tabi. Çevredeki tüm turistler de kameraları yönlendirince tek eksik kırmızı halı kaldı.
Alte Brücke Heidelberg – Karl’ın Köprüsü
Heidelberg’in eski köprüsü kentin tarihe tanıklık eden yerlerinden, Neckar köprüsü üzerinden şehri karşı kıyıya bağlıyor. Karl Theodor köprüsü olarak da bilinen köprü, aynı noktaya yapılan dokuzuncu köprüymüş. Kendisinde önce yapılan 8 ahşap köprü sel, yangın gibi çeşitli nedenlerle yıkılmış. Sonunda 1788 yılında prens Karl Theodor bugünkü köprüyü tamamlamış.
Köprü üzeri çok güzel heykellerle bezenmiş, özellikle girişte solda yer alan modern kedi heykeli benim çok hoşuma gitti. Ancak köprü girişi benim ziyaretim sırasında bakım amacı ile korumaya alınmış, yüzeyi kapatılmıştı (Venedik gezisi sırasında da benzer bir durumla karşılaşmıştık). Kedi heykelini arkasına köprüyü alıp fotoğraflayamadım. Köprüye yerleşmiş müzisyenin tınılarına kulak vererek yavaş yavaş karşıya geçtim.
Philosophenweg – Filozofların Yolu
Alte Brücke’nin ayağının hemen karşısında dar bir giriş var, zaten “Philosophenweg” tabelası ile de işaret ediliyor. İki kenarı yığma taş duvar, yaklaşık iki metre genişliğinde, tam Arnavut kaldırım da denemeyecek dar bir taş yol. Başta hafif başlayan yokuş yer yer basamaklarla da desteklenerek dikleşiyor. Genellikle 8-10 metreden sonrasını görmüyorsunuz çünkü kıvrılıyor ve iki kenarı da insan boyundan yüksek duvar. Bu yokuşun adı Schlangenweg. Yokuş boyu ara ara oturup dinlenebileceğiniz, hatta manzara izleyebileceğiniz teraslar, dinlenme yerleri var.
Benim yokuşu tırmanmam 10 dakika sürdü, yamaçtaki Filozofların yoluna ulaştığımda ise terden ıslak durumdaydım. Ben yola ulaştığımda önümden 20-25 kişilik, tamamen kadınlardan oluşan ve yaşları sanırım 30 ila 70 aralığına oturan bir grup koşu yapıyordu. Ben sola döndüm ve az ileride görünen manzara banklarına yöneldim. Ağaçların açıldığı, şehir manzarasının belirdiği yerlere yol boyunca banklar yerleştirmişler. Gün batım saatinde kızıla bürünen Heidelberg’i izledim. Heidelberg gezilecek yerler listenize mutlaka ekleyin Philosophenweg’i.
Eskiden üzüm bağları ile donatılmış bu yamaç, teraslanmasının amacı şarapçılıkmış. Zaman içerisinde bağların yerini meyve bahçeleri almış. Heidelberg, Almanya’da ilk üniversitenin açıldığı yer, bu yolda da profesörler, filozoflar çokça yürüdüğü için Filozofların yolu adını almış.
8/6/2018
Peterskirche
Güne tamamen plansız başladım, bir Heidelberg gezilecek yerler listesi takip etmek yerine bir süre ara sokaklarda kaybolmayı tercih ettim. Otelden çıkıp Hauptstrasse yerine onun paralelindeki sokaklardan birine yöneldim. Bu tercih beni kısa süre sonra bir pazara ulaştırdı. 10-15 tezgahlık ufak oluşum bir nevi İtalya tanıtım alanı gibi olmuş, Toscano ekmeği, Sicilya şarabı, Parma parmesanı, makarna falan satılıyordu.
Biraz daha ilerleyince Peter’s kirche adında ufak bir Evanjelist kilisesine ulaştım, biraz bahçesinde soluklandıktan sonra içerisine de girdim. Kilisenin bir özelliği olduğunu söyleyemem ama açıkta bulunan kilise orgu benim gibi bir teknoloji ve müzik meraklısı iseniz çok ilginizi çekecektir.
Heidelberg Kütüphanesi
Kilisenin hemen karşısında kütüphane tabelasını görünce, Yeni Zelanda’da gördüğümüz gibi bir kütüphanedir belki diyerek daldım içeriye. Salonlara çanta ile girilmemesi için bolca dolaba yer vermişler. Büyük bir okuma salonu aradım ancak bulamadım. Ortasında avlu yer alan dikdörtgen binada odalar çok büyük değil. Orta avluda da tadilat yapılmakta olduğu için çıkamadım.
Schloss Heidelberg / Heidelberg Kalesi
Kütüphaneden biraz daha ileriye doğru yönelince kale tabelaları çıktı karşıma. Haritadan baktığımda fark etmeden kaleye çıkış yolunu yarılamış olduğumu anladım. Hadi devam deyip tabelanın gösterdiği merdivene daldım, 10 dakika diye de not düşmüşler. O ana kadar yumuşak yumuşak tırmanmıştım, kalan 10 dakika aralıksız merdiven çıkmakmış meğerse. Sanırım 5’ince dakikada ter içinde kamıştım ama artık geri dönüş için de geçti.
Heidelberg kalesi giriş ücreti 7 avro, bu fiyata kale iç surlarına giriş, içerideki eczacılık müzesi girişi ve finüküler kullanımı dahil. Açıkçası tırmanma antrenmanı yapmak istemiyorsanız sadece finüküler için bile değebilir. Kale iç surları ve şatosunun önemli bölümü yıkık. 7 avroya alacağınız bilet iç surlara girmeyi sağlıyor ancak odalara da girmek istiyorsanız 5 avro daha ödeyip tura katılmalısınız, elbette tur saatinde. Ben zaten tırmanmış durumda olduğum için bilet alma gereği duymadım çünkü hem açık alanları dolaşmak ücretsiz hem de kale önemli ölçüde yıkık durumda.
Çok geniş bir bahçesi var, kale ile birlikte tasarlanmış, ancak 1620 yılında tasarlanan bahçe tamamlanamamış (Hortus Palatinus – Pfalzischer Garten / PALATİNATE Bahçeleri). Yine de 17nci yüzyılda bu teraslanmış bahçeler çok popülermiş. 1826 yılında bir üniversite çalışması olarak bahçeler yeniden tasarlanmış. Şahane manzaralar sunuyor bahçenin özellikle sınır kısımları.
Heiliggeistkirche
Kaleden aşağıya inince tekrar Marktplatz meydanına geçtim, meydandaki evlilik kutlamasına da aslında bu sırada denk geldim. Kendimi meydandaki kilisenin içine attım. Girişte ziyaret etmek için 1 avro bağış yapın gibi notlar vardı ama ben gerek görmedim. Şansıma bu protestan kilisesinin içi sanat atölyesi gibiydi. Orta bölümü ibadetler için bırakmışlar, sağ sol iki kanada yayılmışlar. Sol kanatta aktif çalışma sürüyor, sağ kanatta ise eserleri sergilemeye hazırlanıyorlar.
Ben kilisenin kendisinden çok modern eserleri gözlemlerken müzik başladı. Biri kilise orgunun başına oturmuş bir Bach eseri icra ediyor. Kullanımı hayli karmaşık bu aleti çalan genci hem dinledim, hem izledim hem de kayıt ettim.
Almanya’nın En Eski Üniversitesi
Studentenkarzer – Öğrenci Hapishanesi
Benim asıl merak ettiğim öğrenci hapishanesiydi yani Studentenkarzen. Studentenkarzen giriş ücreti aslında 3 ayrı mekanın giriş ücretiymiş, 3 avro. İçeri girince merdivenlerden yukarı yönlendiriliyorsunuz, bir koridor ve 4-5 tane oda var, kiminde 2 kiminde tek yatak, duvarlar çizim ve şiirlerle bezeli. 1823’ten 1914’e kadar suç işleyen öğrenciler ceza olarak hapsedilmiş buralarda. İşin ilginci o zamanlar üniversite, öğrencinin okul dışındaki hareketleri için de ceza verebiliyormuş, sokakta sarhoş dolaşmak gibi. Cezalar 2 gün ila 4 hafta arasında değişiyormuş. Hapis tutulan öğrencinin aslında derslere katılma izni varmış ancak cezalı öğrenci bunu okul ekme fırsatı gibi görürmüş. Hapishane duvarlarını sanat için kullanmaya girişmişler cezalı oldukları süreçte. Sonradan kentin asayişi hakkındaki ceza hakkı üniversitenin elinden alınmış.
Universitat Museum – Üniversite Müzesi
Hapishaneye sahip söz konusu üniversite Almanya’nın en eski üniversitesi. Salonlardan üçü de üniversite müzesine dönüştürülmüş. Eğitimde kullanılan araçlar (hayır kızılcık sopası yok, optik ve mekanik deney setleri var), eğitmenlerin resimleri ve tarihçe anlatılıyor. Anlatımın hemen hepsi Almanca. Büyük tarihsel süreçlerden geçerken üniversite bünyesinde yaşanan olaylar da anlatılmış, bunlardan sadece bazıları İngilizce olarak da yer alıyor.
Bu üç bölümün sonuncusu ise Great Hall. 1886 yılında, üniversitenin 500üncü kuruluş yıldönümünde yapılmış büyük salon. Kürsü arkasında okul kurucusunun da resmi bulunuyormuş. Bolca ahşabın kullanıldığı salon Harry Potter sahnesinden çıkmış gibi. Günümüzde halen çeşitli etkinliklerde kullanılıyormuş. Kürsü önünde bir piyano da yer alıyor, kürsü arkasında ise modern elektroniğe uygun tüm girişleri sağlamışlar bilgisayarlar için.
Kurpfalzisches Müzesi
19uncu yüzyılda tarihçi, araştırmacı, sanatçı Charles de Graimberg tarafından toplanmış eserlerin sergilendiği bir müze. Kurpfalzisches Müzesinin giriş ücreti 3 euro. Ziyaret etmedim ama anladığım kadarıyla kara kalem resimler de dahil birçok resim sergileniyor, şehir tarihinin anlatımı ve dönem yaşamını yansıtan nesneler, gereçler de varmış.
Müzenin arka avlusunda bir restoran ve yayılmak isteyen herkese açık çimlik alan var, arka cephede ise sergi salonu. Ben müzenin kendisi yerine modern sanat sergisini gezmeyi tercih ettim. Giriş ücreti 4 avro olan sergi insanın, gelişen, büyüyen şehirler içerisinde kaybolmasına, gökdelenlere ezilmesine odaklanmıştı.
Uzunca bir yazı oldu Heidelberg gezilecek yerler yazısı 🙂 umarım faydalı ve keyifli olmuştur, yorumlarınızı aşağıya eklerseniz sevinirim. Ben yoluma Stuttgart gezilecek yerler ile devam ettim.
Comment(2)