Yeniden Uzakdoğu 4 – Langkawi Gezilecek Yerler

18/2/2013

Langkawi’de Araç Kiralama

Saat 20:30’da Langkawi’ye indik. Araç kiralama işinin peşine düştük. Babam peşin peşin ben sağdan direksiyon kullanmam beyanında bulunmuştu, görevi üstlenmeyi tercih ettim lakin adalarda genelde ulaşım kolay olmaz. 1,1 motorlu Naza Picanto aracı 2,5 günlüğüne 180RM’ye kiraladık. Araçta tüm camlar otomatik, park sensörü, klima, her şey var bagaj yok, ufacık. El çantalarını bagaja, bavulları ön koltuğa yığdık, direksiyona geçtim, arkaya kucak kucağa sığıştılar.

Otelimiz Fourpoints neyse ki havalimanına yakın. Gecelik odabaşı 300myr. Sheraton’un yan kuruluşu olan otelin özellikle havuzu dikkat çekici. Odaları son derece geniş, banyoları devasa, temiz. Eşyalarımızı ve büyüklerimizi otele bırakıp yakındaki kasabaya, Jalan Pantai Chenang caddesine gittik. Markette akıl almaz içki fiyatları ile karşılaştık. Nasıl Duty Free’den ucuz olabildiklerini hala aklım almıyor, birkaç hafif içki alıp asıl alışverişi sonraya bıraktık. İçimize sinen bol hint etkili kafeteryada gece atıştırması yapıp günü sonlandırdık.

Langkawi Gezilecek Yerler

19/2/2013

Otelimizin fiyatına kahvaltı dahil değildi. Oldukça düzgün açık büfe kahvaltısının sonuna doğru kalkınca hiç vakit kaybetmeme kararı aldık ve Chenang’a gidip Breakfast Bar adlı mekanda sandviç, omlet tarzı yalın kahvaltılarımızı ettik. Karnımızı doyurup ada turuna başladık. Kıyın kıyın manzaraya baka baka adanın merkezi Kabul edilen Kuah’a vardık. Burada Langkawi adasının sembolü olan Kartal’ın devasa bir heykeli var. Turist vazifemizi gerçekleştirip altında fotoğraf çekildik elbette. Bitişiğindeki alışveriş merkezine kafamızı uzatıncaysa kontrolü bayanlara kaybediverdik. Onlar ayakkabılara saldırınca biz de kendimizi mecburen içki dükkanına attık, Langkawi’de alışveriş daha ne kadar ucuz olabilir ki?

Ada ortasına doğru yöneldik, hemen adanın merkezinde kalan noktada Mardi Agra Park adında bir meyve bahçesi var. Orada tura katıldık. En başta bekliyorsunuz bir miktar, turdakilerin geri dönmesini. Kamyon kasaları sıra sıra oturağa dönüştürülmüş. Bahçede usul usul ilerliyor tur güzargahı boyunca, ve ilk durak bir kamelya yanı oluyor. Kamelya’nın içerisi açık büfe meyve bölümü, hindistan cevizi suyu içmek bile mümkün (yine şans veriyor, yine beğenmiyoruz). Yıldız meyvesi, greyfurt, karpuz, mango, ananas, jack fruit var, elbette ananas favorimiz oluyor, doyasıya yiyoruz. Araca tekrar doluşuyor ve bahçeler arasında geziyoruz. Jack fruit ağaçlarının (evet o dev meyveler ağaçta) olduğu yerde fotoğraf molası verdiriyorlar, yapraklardan yaptıkları yüzükleri takıyorlar ellere. Ve tur bitiyor. Doğru düzgün anlatı falan da olmuyor. Tanzanya’daki baharat turunu düşününce bu tur çok çok zayıf. Anca karnımızı meyve ile doyurmamızı sağlıyor.

Langkawi Mangroove Turu

Adanın kuzey ucundaki Tanjung Rhu Beach’e yöneliyoruz, denize girmek için. Biz aracı park edip henüz sadece bakmak için sahile doğru yöneldiğimiz anda tur satmak isteyenler peşimize takılıyor. Yok önce yüzücez sonra falan derken, olay saatli son tur yaklaşıyor, hem turda yüzme molası da var gibi gerekçelerle aklımızı çeliyorlar, bir yandan eşim zaten pazarlığa başlamış. Malezya’da alışveriş ederken pazarlık şart, fiyatta anlaşılıyor. Mayolanıp tekneye binmeye karar veriyoruz ama arayışlar sonucu eşimin benim mayomu otelde bıraktığı ortaya çıkıyor. Neyse ki birkaç dükkan var mekanda. Çirkin mi çirkin bir mayoyu alıyorum mecburen.

Turun adı Mangroove. Bize özel tekne (Dalyan’daki tur tekneleri tarzı) arkadan takma motorlu, üzeri gölgelikli büyücek bir sandal. İlk durak hemen yakındaki balık çiftliği tarzı lokanta oluyor. Yüzen iskele şeklindeki mekanda denizin içerisinde ağlarla havuzlar oluşturulmuş. İçlerinde nadir görülen balıklar var. Görevli tek tek anlatıyor hayvanları. Zehirli fugu balığı, at nalı yengeci, manta, orfoz, istakoz bir sürü farklı türü görme fırsatı sunuyorlar. Bir sonraki eylem adanın sembolü Kartal’ları beslemek oluyor. Tekne biraz ara gaz yapıyor, Pavlov’un köpekleri durumundaki Kartal’lar ortaya çıkıyor. Bir parça yiyecek atıyorlar denize, Kartal’lar pike yapıp eti alıyorlar. Siz de hazır bekliyorsanız güzel fotoğraf çekebiliyorsunuz, biz hazır beklemiyorduk.

Mangroove ağaçlarını ilk olarak Zanzibar’da görmüştük, bizim subasar dediğimiz ağaçlar resmen suyun üzerinde duruyor, kökler dışarıda. Burada üstelik su tuzlu. Ağaçların oluşturduğu kanallar arasında bir miktar seyir sonrası krokodil mağarasına varıyoruz. Mağara girişindeki kaya timsah kafasını adırıyor diye bu ismi vermişler. İlginç kısmı içerisinden tekne ile geçilebilen bir tünel şeklinde bir oluşum olması. Ağaçların oluşturduğu kanallarda gezip böyle bir mağara girip çıkmak tüm yan etkinlikleri bir kenara bıraksanız bile bizim için son derece keyifli. Hepimizin keyfi son derece yerinde. Langkawi’de yapılacak şeyler listenizin tepesine Mangroove turunu koyun.

Bir mağara daha var duraklar arasında ama tekne ile girilmiyor. Tekne kapısına bırakıyor bizi. Fiyat olarak tura dahil değil, ufak giriş ücretini ödüyoruz, bir de fener kiralıyoruz (kiralık fener koydularsa bir hikmeti vardır diyerek). Ahşap bir iskele yapmışlar mağaranın içerisine doğru, ilerledikçe karanlık artıyor ve fersiz fener ile yolu aydınlatıyorum. Feneri bir anda yukarı kaldırıp tavanı aydınlattığımda elini tuttuğum eşim titriyor ve içeriye doğru sessiz bir çığlık attığını fark ediyorum. Aslında mağaranın adı da yarasa mağarası ve içeride bolca yarasa göreceğimizi biliyorduk ama gene de bir anda varlıklarını fark etmek ürpertiyor insanı. Geniş bir daire çizen ahşap iskele mağaranın arka tarafından çıkıyor, başkasına giriyor, orman kenarından tekrar başa dönüyor, sağlı sollu bilgilendirici birçok tabela var, mağaranın oluşumu, yarasaların yaşamı, subasar bitkileri hakkında bir çok yazı var.

Turun son durağı Pentai Pasir Panjong’da yüzme molası oluyor. Gitmeyi en çok istediğim yerlerden biri Vietnam. Halong körfezindeki sudan fışkıran yeşil tepecikleri bizzat görmek istiyorum. Yüzme molası için Pentai Pasir Panjong’a giderken manzara aynı güzellikteydi fakat makinanın şarjı el vermedi fotoğraflamaya, artık benzerini değil, Vietnam’a gidip aslını fotoğraflamam gerek. Dar kumsalda deniz gayet sıcaktı, yüzmekten çok suda sohbet etmek şeklinde geçirdik zamanı.

Langkawi Gece Hayatı

Tekrar Tanjung Rhu plajına dönüp, arabayı alıp kuzey sahil yolunu takip ederek otele dönüşümüz gün batımından sonraya kaldı. Eşimle annemlerden ayrıldık akşam yemeği için. Chenang’da (aslında adanın diğer yerlerinde de) restoranlar deniz kenarında değil, hemen hepsi içerideki yol kenarında. Plaj kenarını kullanan bir yer bulduk, içki satmayan ama marketten almamıza izin veren salaş mekanda (D-Gril) karnımızı çok keyifle ve afiyetle doyurduk ve sahil yürüyüşüne başladık. Babylon adlı hippi mekanı insanları çekmişti. Canlı müzik var ve mekan kalabalık. Sahilde, mekanın önünde insanlar marketten aldıkları içkilerle daireler oluşturmuş oturuyorlar, her dairenin merkezinde kuma gömülü mumlar yanıyor. Arada birkaç kişilik grup ateş gösterileri yapıyor, elbette bahşiş alabilmek için de bir turluyorlar.

Mekanın iç tarafında dükkanlar var ve satılan ürünler çok orijinal. Birinin kendi yaptığı ürünleri sattığı belli ve tahminen o kişi biz dükkana girince geldi ve “ben şurada oturuyorum, yardıma ihtiyacınız olursa çağırın” deyip dükkanı bize bırakarak arkadaşlarının yanına döndü. Onca mekan boşken çalışanların (ateş dansçıları dahil) neredeyse hiçbirinin Malezyalı olmadığı belli olan bu Anglosakson mekanda dans ederek tamamladık Langkawi’deki günümüzü.

Langkawi Görülecek Yerler

20/2/2013

Uzunca bir uyku çektik, güne biraz geç başladık ve Kuah’a gidip kendimize çevremize hediyeler aldık. Sonra gezmeye başladık. İlk durağımız Seven Wells (yedi kuyular) ve şelale oldu. Bir miktar tırmanma gerektiriyordu ve yamaçlar oldukça dik. Ufak molalar vererek ter içinde vardığımız şelalede su direk düşmüyor, oldukça dik eğimli bir kayanın üzerinden süzülüyor, o nedenle tam şelale bile denemez. Mekanda ilginç olan birbirine sarılmış durumdaki ağaçlar. 7 kuyuların tepenin üzerinde olduğunu, şelaleye tırmandığımız mesafenin bir kaç katını daha tırmanmamız gerektiğini öğrenince, şelaledeki hayal kırıklığının da etkisiyle (bir İgasu hayal ediyor değildim elbette ama beklentimiz, gördüğümüzden fazlası idi) pes ettik.

Arabaya dönüp dünyaca ünlü manzara köprüsüne, Langkawi Sky Bridge‘e yöneldik. Dağlar arasındaki gök köprüsü tamamen turistik amaçlarla inşa edilmiş ve ancak teleferik ile ulaşılabiliyor. Teleferiğin başlangıç noktasında ise çok şık bir açık hava alışveriş merkezi inşa edilmiş. Teleferiğe vardığımızda kötü sürprizi öğrendik, köprü bakım için süresiz kapalı, teleferik ise 6-20 şubat arası. Yarı park, yarı alışveriş merkezinde biraz dolaşıp öğle yemeği yedik. Yapay göldeki balıkları besledik, kuşları fotoğrafladık. Otelde gün batımını kaçırmamayı planlamıştık zaten. Planladığımızdan daha erken otele dönüp deniz, havuz keyfi yaptık. Deniz ile birleşikmiş gibi görünen sonsuz havuzdan güneşin batışını izledik.

Akşam Chenang’da biraz gezinip yine D-Grill’de yemek yedik (Langkawi’de ne yenir derseniz, Chenang’da bir de Türk lokantası olduğunu hatırlatayım), ne yazık ki bu sefer bir önceki günkü performans yoktu. Sabah erkenden Singapur’a yollanmak üzere günü bitirdik.

Biz Langkawi’yi kendimiz gezdik, eğer Malezya’yı turla gezmek isterseniz Malezya Tur firmasını öneririz.